FİLİSTİN-ÜRDÜN MÜLTECİ KAMPLARINDA SAĞLIK

MÜLTECİ KAMPLARINDA SAĞLIK ÇALIŞMA GRUBU

· 27 dk okuma süresi >

YAZARLAR

1Betül ÖZIŞIK

2Hacer Ayşenur YAMAN

2Huriye BAŞKAYA

3İrem GÜLLÜ

1Nil İrem ALAKUŞ*

4Tuba SEYHAN

  1. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi
  2. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
  3. Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
  4. Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi

*İletişim: niliremalakus@gmail.com

İçindekiler

GÖÇ TARİHİ

Birilerinin gülmesi için birilerinin ağlaması şarttı. Oysa öyle bir düzendi ki bu!
Çoğunluğun ağlaması azınlığı güldürmek, onları mutlu edip refah içinde yaşatmak içindi.

MülteciOrhan Veli ALICI

Yahudileri göçe zorlayan çeşitli olaylardan sonra Filistin topraklarındaki nüfusunu artıran Yahudiler, 14 Mayıs 1948’de Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan etmiş ve ardından yerel halka yapılan zulüm ve işkenceleri şiddetlendirmiştir. İlanın ertesi günü olan 15 Mayıs 1948 ise Filistinliler ve bu zulme karşı çıkan milletler için ‘Büyük Felaket’ anlamına gelen “Nekbe” günü olarak tarihe geçmiştir.

İsrail Devleti’nin kurulmasından sonra Mayıs 1948’de ilk Arap- İsrail Savaşı başlamış ve bu savaş Ürdün topraklarını ve demografisini kalıcı olarak değiştirmiştir. Arap- İsrail Savaşı’nın yanı sıra işgal ve zulme maruz kalan yaklaşık 800 bin Filistinli Batı Şeria, Gazze, Lübnan, Suriye, Irak ve Ürdün kapılarına sığınmıştır.  Batı Şeria ve Doğu Kudüs ise ilk Arap-İsrail Savaşı’nın bir sonucu olarak 1948-1967 yılları arasında Ürdün’ün hakimiyeti altına girmiş, dolayısıyla Ürdün bir anda nüfusunun üçte ikisi Filistinlilerden oluşan bir ülkeye dönüşmüştür. 1967’de yaşanan ikinci Arap-İsrail diğer adıyla 6 Gün Savaşı’yla İsrail; Ürdün’den Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü, Mısır’dan ise Gazze Şeridi ve Sina Yarımadası’nı almıştır. Özellikle Batı Şeria’nın işgali Ürdün Nehri’nin her iki kıyısında yaşayan Filistinliler arasındaki yakın aile bağları nedeniyle görece büyük göç akışlarına yol açmıştır. Böylece Gazze ve Batı Şeria’daki Filistinliler için göç, tek yol olan Ürdün için tekrar başlamıştır.

Ürdün yönetimi Gazze Şeridi ve Batı Şeria bölgesinden gelen Filistinlilere farklı şekilde davranmıştır. Batı Şeria’dan gelen Filistinli mültecilere vatandaşlık hakkı ve kâğıt üzerinde Ürdünlüler ile aynı haklar tanınırken zamanında Mısır yönetimi altında olan Gazze’den gelen Filistinliler için ise vatandaşlık hakkı tanınmamıştır. Bunun nedeni ise zamanında Batı Şeria’nın Ürdün egemenliğinde olması ve bu bölgedeki Filistinlilerin teknik olarak o dönem Ürdün’de yaşıyor olmasıdır. Ürdün vatandaşı olan Filistinlilerin çoğu şehirde yaşarken Gazze kökenli çoğu mülteci ise Jerash (Gazze) ve Hittin kamplarında yaşamaktadır.

ULUSLARARASI TEMEL HAKLAR VE POLİTİKALAR

Politikalar

1948 savaşından sonra vatanlarından çıkartılan Filistinliler Ürdün’de kendi diasporalarını oluşturmuş, Filistin Kurtuluş Örgütü’nü (FKÖ) kurmuşlardır. 1970 yılına kadar 1,3 milyon Filistinli, FKÖ’nün ana karargâhı olan Ürdün’ün Amman kentinde bulunmaktaydı. 

1990 Körfez Savaşı ile birlikte mülteci kamplarındaki Filistinliler radikal İslami hareketlere yönelmiştir. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) mülteci kamplarındaki etkisini kaybetmesiyle birlikte doğan boşluk, sosyal ve siyasal olarak Ürdün İslami Hareket Cephesi tarafından doldurulmuştur. Mülteci kampları zamanla fiziksel ve sosyal açıdan Amman’ın kent dokusuyla bütünleşmiş, daha sonra destek verdikleri İslami Hareket Cephesi kanalıyla Ürdün siyasetinin bir parçası haline gelmiştir. Ancak “Ürdünlüler” ile Filistinliler arasındaki kimlik farklılıkları bütünleşik ortak bir “Ürdünlü” kimliği yaratmaktan uzak görünmektedir.

Ürdün, Birleşmiş Milletler (BM) Mülteci Sözleşmesi’ni imzalamamasına rağmen, hükümet mültecilere yönelik muameleye ilişkin olarak Nisan 1998’de Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ile bir mutabakat zaptı imzalamıştır. Ürdün belgesiz giriş yapanlar da dahil olmak üzere sığınmacıları kabul etmeyi ve BMMYK’nın mülteci statüsü değerlerine saygı göstereceğini belirtmiştir. Mutabakat aynı zamanda BM Mülteci Sözleşmesi’nde yer alan mülteci tanımını benimsemekte ve mültecilerin zorla geri gönderilmesini yasaklamaktadır. 

Filistinli mülteciler, Ürdün’de tam mülteci konumundadır. Yani diğer devletlerin aksine, Ürdün’deki birçok Filistinli, oy kullanma hakkı da dahil olmak üzere tam vatandaşlık haklarına sahiptir. Ancak BM Genel Kurul Kararına göre (194) Ürdün, Filistinli mültecilere kalıcı çözüm adı altında sadece geri dönüş olanağı ve tazminat sunmaktadır. Bu nedenle mültecilerin vatandaşlık hakkına sahip olmaları, BM Mülteci Sözleşmesi Protokolü kapsamındaki diğer mülteci gruplarında olduğu gibi mülteci statüsünü de devam ettirmektedir. 

Ala Al-Hamarneh’in Amman’ın metropoliten alanında yer alan Filistinli mülteci kamplarına yönelik çalışması, Filistinli mültecilerin Ürdün’deki entegrasyon sürecini incelemektedir. 1989 yılındaki seçimlere mülteci kamplarından oldukça düşük oranda katılım sağlanmıştır. Bu da Al-Hamarneh’e göre, kendini Ürdün’ün bir parçası olarak gör(e)meyen Filistinli mültecilerin seçimleri tamamıyla Ürdün’ün kendi iç meselesi olarak değerlendirmesinden kaynaklanmaktadır.

1980’li yıllarla birlikte eğitim seviyesinin ve evlenme yaşının yükselmesi, kadının özgürleşmesi ve petrol krizi sonucu işçi gelirlerinin düşmesi gibi sebeplerle aile yapısında güç ilişkileri bağlamında bir değişim görülmüştür. Mikro-sosyal düzeydeki bu değişim hem siyasi etkenler tarafından şekillendirilmiş hem de makro-siyasal düzeydeki yapıları etkilemiştir.  1990’lı yılların başında Irak yanlısı bir dış politika güden Ürdün’ün, 1990-91 Körfez Savaşından sonra 1994 yılında İsrail ile imzaladığı barış antlaşmasıyla birlikte dış politikası İsrail’e doğru kaymıştır. Ürdün’ün iç ve dış politikasının temel hedefi Haşimi saltanatının ve rejimin devamlılığıdır. Bu nedenle, Ürdün’ün dış politikasında görülen bu değişikliğin iki sebebi vardır. Bunlardan birincisi, dışa bağımlı Ürdün ekonomisine dışarıdan para akışının güvenliğini sağlamak, ikincisi ise ülkede bulunan mülteci birliğini sağlayarak ülke içinde istikrarı korumaktır. 

İsrail’deki sağcı politikacıların ve hatta zaman zaman Batılı siyasetçilerin ortaya attığı “Ürdün Filistin’dir” tezi, Ürdün’deki Haşimi rejimin adeta korkulu rüyası haline gelmiştir. Bugün Filistin’in egemen bir devlet olarak var olması konusu hala belirsizken, Filistin ile ilgili gelişmelerin Ürdün kamuoyu üzerindeki etkisi son derece önemlidir. Söz konusu Filistin devletinin ekonomik olarak da bağımsızlığını sürdürebilir olması durumunda Ürdün’e hâkim olması ihtimali özellikle Ürdün’deki milliyetçilerin en ciddi kaygısıdır. Bu nedenle de Ürdünlü milliyetçiler Filistinlilere tam vatandaşlık ve siyasi haklar verilmesini istememektedir. 2002 yılında “Önce Ürdün” (Jordan First) politikası adı altında Ürdün halkını Ürdün ülkesinin çıkarları çerçevesinde birleşmeye çağırmak, rejimin iç ve dış politika uygulamalarına destek sağlama girişiminin yanı sıra aslında milliyetçilerin kaygılarına cevap niteliği taşımaktadır. 

Suriye’de başlayan barışçıl halk ayaklanmalarının iç savaşa dönüşmesiyle burada yaşayan on binlerce Filistinli bir kere daha mülteci durumuna düşmüştür. Ürdün Suriyeli mültecilere kapılarını açmış olmakla beraber, ülkedeki yoğun Filistinli nüfusun daha fazla artmasını istemediği için Suriye’ den gelen Filistinli mültecilere karşı son derece temkinli davranmakta olup hatta çoğu kez sınırdan geri çevirmektedir. Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mülteciler için Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA) sözcüsü Christopher Gunnes’ in ifadesiyle “korunmasızların korunmasızı” olan Suriyeli Filistinli mültecileri kabul etmekte, Ürdün ve diğer ülkeler son derece isteksiz davranmaktadırlar. 

Günümüzde Ürdün’ü, misafir eden misafir politikasının (hast-guest) esnediği, dönüştüğü, yeni bir biçimin üretildiği yer olarak  tanımlamak mümkündür. Ürdün’de Filistinli mültecilerin entegrasyon süreci görece daha esnektir. Vatandaşlık meselesi bu anlamda örnek verilebilir. Filistinlilerin birçoğunun Ürdün vatandaşlığına sahip olması, devlet tarafından sağlanan sağlık, eğitim ve ekonomi gibi imkanlarla sıradan bir Ürdün vatandaşı ile aynı konumu paylaşmasına eşdeğerdir. Hatta gelecekte Filistin devleti kurulduğu ve eve dönüş hakkı olduğu vakit, istenilen devletin vatandaşlığına geçme fırsatı bile sunulmaktadır. Bunlar, Ürdün’ün temelinde yatan politikaların bir sonucudur. 

Temel Haklar

Kampların içerisinde bulunduğu olumsuz şartlar, artan nüfus kayıpları, Filistin sorunun hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde çözüme kavuşamaması mülteci kamplarını, bulundukları ülkelerde kentsel güvenliğe karşı başlıca tehdit unsuru haline getirmektedir. Kampların bölgesel çatışmalar ve sorunlar neticesinde popülasyonunun günden güne artması da kampları radikal terör örgütleri için sürülebilecek tarlalar haline getirmiştir.  Bu nedenle kamplar Birleşmiş Milletler gözetimindedir. Ayrıca entegrasyonu sağlamak için Ürdün devleti, Filistin İşleri Bakanlığı’nı kurmuştur. Bakanlık, Filistinli mültecilerle Ürdün devleti arasında bir köprü vazifesi görmektedir. 

2 milyondan fazla Filistinli mülteci halen Ürdün’de bulunmaktadır. Ürdün’deki mevcut kamplarda UNRWA’ya kayıtlı 370 bin Filistinli yaşamaktadır. Mültecilerin kısmi vatandaşlık, çalışma izni ve mülk edinme hakları  vardır. Filistinli bir Ürdün vatandaşı; tüccar, girişimci, esnaf olabilirken, aynı zamanda UNRWA veya Filistin İşleri Bakanlığı (Department of Palestinian Affairs-DP) ofislerinde memur olma hakkı, inşaat işçiliği, şoförlük veya hükümet memuru olma gibi çeşitli olanaklara sahiptir. Ayrıca on binlerce mülteci, çalışan memur veya çeşitli devlet birimlerinden emekli olmalarından dolayı aileleriyle birlikte sağlık sigortasından yararlanabilmektedir.

Kamplarda; kanalizasyon, elektrik, yol gibi alt yapı çalışmalarının yanı sıra konut özelinde iç mekâna yönelik çalışmalar da mevcuttur. Kamplarda okullar, sağlık merkezleri, sivil toplum kuruluşları, rehabilitasyon merkezlerine ek olarak dernekler ve Kur’an kursları bulunmaktadır. Fakir ailelere barınaklar yapılması, kız ve erkek çocuklarının eğitimden faydalanmaları için devlet üniversitelerine girme olanağının tanınması, tedavi masraflarını karşılayamayanlar için sağlık merkezlerinde tedavi olabilmeleri, kadınlara hijyen kiti veya paketlerinin verilmesi, altyapının geliştirilmesi ve yenilenmesi, çeşitli erzak kumanyalarının dağıtımı gibi faaliyetler de görülmektedir. 

KAMP TARİHİ

Mülteci Kamplarının Kuruluşu

Ev sahibi hükümet tarafından mülteci kamplarının kurulduğu araziler, 1949-1950 yılları arasında Kızılhaç-Kızılay Örgütü’nün kontrolündeyken, Mayıs 1950’den itibaren UNRWA’nın kontrolüne geçmiştir. Mülteci kampları, çoğunlukla çiftçilerden ve barınma imkânı bulamayan işçilerden oluşan sığınmacıları barındıracak şekilde tasarlanmıştır. Mart 1949’da, Ürdün’ün ilk kamplarında (Zarqa, İrbid, Sukhneh, Shuneh) ikamet eden mülteciler, kayıtlı toplam mülteci nüfusunun % 21’ini oluşturmaktaydı. Ürdün’ün şu anki resmi kamplarından dördü 1948 Filistin göçünü takip eden yıllarda kurulmuştur: 1949’da Zarka Kampı; 1950’de İrbid Kampı; 1952’de Amman’ın El-Hüseyin Kampı ve 1955’te Amman Yeni Kampı (Wihdat Kampı) kurulmuştur. Diğer altı kamp “Acil Durum Kampı” adı altında kurulmuştur.

Dünyadaki çoğu mülteci kamplarının aksine Ürdün’deki Filistinli mülteci kampları, mültecileri ev sahibi nüfustan ayırmak veya kampın dışındaki mültecilerden farklı bir yasal statü sağlamak için tasarlanmamıştır. Tam tersine, UNRWA’ nın Aralık 1949’da BM Genel Kurulu’nun 302 (IV) sayılı kararı ile tanımlanan ilk yetkisi, mültecilere yardımın (gıda, tıbbi bakım, eğitim yardımı) teraslama, ağaçlandırma, sulama ve yol yapımını içeren kamu işleri programları ile kademeli olarak değiştirilmesi yoluyla mültecilerin yerel ve bölgesel işgücü piyasalarına hızlıca entegre edilmesini sağlamıştır. Kamp mültecileri, UNRWA’nın entegrasyon politikasının ilk hedefleridir. 

Başlangıçta, hükümet yetkililerinin kamplardaki rolü esas olarak yasa ve düzeni korumak ve UNRWA’ nın insani görevini gerçekleştirmesine yardımcı olmakla sınırlıydı. Geri dönüş hakkına sahip olan mülteciler ilk etapta geçici yerlerde kalacakları için, Ürdün’ün kentsel gelişim politikaları kamplar için bir süre kenara bırakıldı. Mülteciler de Filistin dışında kalıcı yeniden yerleşimin kabulü olarak yorumlanabilecek herhangi bir altyapı iyileştirmesine karşı çıktı. Bu nedenle, UNRWA ve ev sahibi yetkililer tam on yıl (1951-1961) sayısız ikna kampanyası gerçekleştirdi. Çadırları çamur, beton, taş, demir, çinko ve asbest gibi daha kalıcı malzemelerden yapılmış daha dayanıklı barınaklarla değiştirdi. İlk on yılda, ilk kamplar belediye hizmetlerine bağlı değildi, tuvaletler halka açıktı, kanalizasyon sistemi yoktu. Ancak 1960’ların başlarında ve ortalarında, genişleyen belediyeler kampları kamu hizmet sistemlerine entegre etmeye başladılar. Ayrıca bu dönemde bazı ana sokaklar asfaltlandı. Bugün neredeyse barınakların çoğu belediye hizmetlerine bağlıdır. Kamp mültecileri için başlangıçta 4-5 kişilik bir aileye 12 metrekarelik odadan oluşan bir barınak (6-8 kişilik aileler için ise iki oda), hane başına 80-100 metrekareyi geçmeyen araziler tahsis edildi. Mültecilere yeni aile üyelerini barındırabilmeleri için ana sığınağın yanına ek oda inşa etmelerine izin verilirken, sığınma evlerinin dikey olarak genişletilmesi yasaklandı. Bununla birlikte kamp sakinlerinin arsa üzerinde mülkiyet, kiralama, barınakları ticari amaçlarla kullanma hakları yoktu. 

Ürdün’ün şu anda mülteci kamplarının yönetimine katılımı, diğer ev sahibi ülkelerin katılımından çok daha üstündür. Bu durum Ürdün’ün çoğu kamp mültecisine vatandaşlık hakkı tanımasından kaynaklanmaktadır. Ürdün 1975 gibi erken bir tarihte barınakların genişletilmesi göreviyle mali açıdan ilgilenen UNRWA’ dan bu işi devralmıştır. Kampların konut ve fiziksel altyapısının bakımını, su, kanalizasyon, elektrik ve yol şebekelerinin sorumluluğunu doğrudan üstlenmiştir. 

Ürdün’deki Filistin Mülteci Kampları

Ülke genelinde yaklaşık 370.000 Filistinli mülteciyi barındıran on resmi Filistin mülteci kampı bulunmaktadır. Bunun dışında Sukhneh, Hay al-Amir Hassan (Hinikeen) ve Madaba resmi olmayan kamplardır.

Amman Yeni Kampı

Yerel olarak Wihdat olarak bilinen Amman Yeni Kampı, Arap-İsrail Savaşı sonucu Filistin’den ayrılan Filistinli mültecileri barındırmak için 1948’den sonra kurulan dört kamptan biridir. Kamp, 1955 yılında Amman’ın güneydoğusundaki 0.48 kilometrekarelik bir alanda kurulmuştur. Mülteciler başlangıçta UNRWA tarafından inşa edilen 1.400 sığınağa yerleştirilmiş ve 1957’de Ajans 1.260 ek barınak inşa etmiştir. Yıllar geçtikçe, mülteciler barınaklarını iyileştirmek için daha fazla oda eklemiş ve kamp yüksek nüfus yoğunluğuna sahip bölgelerle çevrili kentsel bir mahalleye dönüşmüştür.

İrbid Kampı

İrbid Kampı, 1948 Arap-İsrail Savaşı sonucu Filistin’den ayrılan mülteciler için Ürdün’de kurulan bir diğer kamptır. Kamp, 1951 yılında Ürdün’ün kuzeyindeki İrbid kasabası yakınlarında 0.24 kilometrekarelik bir alanda kurulmuştur. Başlangıçta, 4.000 mülteciye ev sahipliği yapmıştır. 1954 yılında kampın sakinleri çadırları çamur barınaklarıyla değiştirmeye başlamıştır. Yıllar geçtikçe mülteciler bu barınakları beton konutlarla değiştirmiş ve günümüzde kamp İrbid’deki bazı kentsel mahalleleri andırmaktadır.

Jabal El-Hüseyin Kampı

Jabal El-Hüseyin Kampı, Arap-İsrail Savaşı sonucu Filistin’den ayrılan mültecileri barındırmak için 1948’den sonra Ürdün’de kurulan kamplardan biridir. Kamp, 1952 yılında Amman’ın kuzeybatısındaki 0.42 kilometrekarelik bir alanda 8.000 mülteci için kurulmuştur. Mülteciler orijinal çadırları daha dayanıklı barınaklarla değiştirmiştir ve UNRWA mültecilere çatı malzemesi sağlamıştır. Kamp zamanla kentsel bir mahalleye dönüşmüş ve Amman’ın bir parçası haline gelmiştir. Ürdün’deki diğer kamplarda olduğu gibi, Jabal El-Hüseyin kampı da aşırı kalabalık ile karşı karşıyadır.

Zarqa Kampı

Zarqa Kampı, Ürdün’deki en eski Filistin mülteci kampıdır ve 1948 Arap-İsrail Savaşı sonucu Filistin’den ayrılan mültecileri barındırmak için ülkede kurulan dört kamptan biridir. Kamp, 1949 yılında Uluslararası Kızılhaç Komitesi tarafından Zarqa kasabası yakınlarında kurulmuştur. Başlangıçta 0.18 kilometrekarelik bir alanda 8.000 mülteciye ev sahipliği yapmıştır. UNRWA daha sonra çadır kampları beton barınaklarla değiştirmiş ve yıllar boyunca mülteciler için iyileştirmeler yapmıştır. Kamp şimdi Zarqa’daki diğer kentsel mahalleleri andırmaktadır.

Marka Kampı

Acil durum kamplarından biridir. Hükümet tarafından “Hitten” olarak adlandırılan Marka kampı, 1968 yılında Amman’ın 10 km kuzeydoğusundaki 0.92 kilometrekarelik bir alanda kurulmuştur. Marka Kampı kurulmadan önce bu bölgede bir Alman rehabilitasyon merkezi bulunduğu için yerel olarak “Schneller” adıyla da bilinir. Burada bulunan kamp sakinlerinin büyük çoğunluğu aslen Gazze Şeridi’nden gelmiştir. 

Baqa’a Kampı

Baqa’a Kampı, 1967 Arap-İsrail Savaşı sonucu Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nden ayrılan Filistinli mültecileri ve sığınmacıları barındırmak için 1968’te kurulan altı “acil durum” kampından biridir. Yüz ölçümü bakımından Ürdün’deki en büyük kamp olan Baqa’a Kampı, Amman’ın yaklaşık 20 km kuzeyinde yer almaktadır. Haziran 1967 ile Şubat 1968 arasında, mülteciler ve yerinden edilmiş insanlar Ürdün Vadisi’ndeki geçici kamplara yerleştirilmiştir. Ancak bölgedeki askeri operasyonlar arttığı için mülteciler taşınmak zorunda kalmışlardır. Baqa’a Kampı ilk kurulduğunda, 1.4 kilometrekarelik bir alanda 26.000 mülteci için 5.000 çadır bulunan büyük bir kamptı.

Hüsn Kampı

Yerel olarak Şehit Azmi El Müftü Kampı olarak bilinen Hüsn Kampı, 1967 Arap-İsrail Savaşı sonucu Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nden ayrılan 12.500 Filistinli mülteci ve sığınmacı için 1968 yılında kurulan altı “acil durum” kampından biridir. Kamp, Amman’ın 80 km kuzeyinde yer almaktadır. Sakinler başlangıçta 0.77 kilometrekarelik alandaki çadırlara yerleştirilmiştir. UNRWA en başta sert kışlara dayanacak daha güçlü çadırlar sağlamayı planlamıştır ancak 1969-1971 yılları arasında 2.990 prefabrik barınak inşa etmeyi tercih etmiştir. Yıllar geçtikçe, mültecilerin çoğu bunları daha dayanıklı yapılarla değiştirmiştir.

Jerash Kampı

Jerash Kampı, 1968 tarihinde 1967 Arap-İsrail Savaşı sonucu Gazze Şeridi’nden ayrılan 11.500 Filistinli mülteci ve yerinden edilmiş kişiler için “acil durum” kampı olarak kuruldu. Yerel olarak Gazze Kampı olarak bilinir. Kamp, 0.75 kilometrekarelik bir alanı kaplamaktadır ve Jerash’ın ünlü Roma kalıntılarına 5 km uzaklıktadır. Sert kışlara dayanıklı olması için, orijinal 1.500 çadır prefabrik barınakla değiştirilmiştir. 1968 ve 1971 yılları arasında acil durum bağışlarının desteğiyle 2.000 sığınak inşa edilmiştir. Yıllar geçtikçe, kampın sakinlerinin çoğu prefabriklerin yerini daha dayanıklı beton barınaklarla değiştirmiştir. Birçok çatı hala kanser gibi hastalıklara neden olabilecek oluklu çinko ve asbest tabakalardan yapılmıştır.

Souf Kampı

Souf kampı, 1967 Arap-İsrail Savaşı sırasında Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nden ayrılan Filistinli mülteciler ve sığınmacılar için kurulan altı “acil durum” kampından biridir. Kamp, 0,5 kilometrekarelik bir alanı kaplamaktadır ve Amman’ın 50 km kuzeyinde yer alan Jerash’a yakındır. Kamp, sert hava koşulları ve yoğun yağış nedeniyle Ekim 1967’de terk edilmiş ve sakinleri Ürdün Vadisi’ndeki çadır kamplarına yerleştirilmiştir. Bu geçici kamp, bölgedeki askeri operasyonların tırmanmasından sonra 1968’de terk edilmiştir. Mülteciler ve sığınmacılar Souf’a geri dönmüştür.

Talbieh Kampı

Talbieh Kampı, 1967 Arap-İsrail Savaşı sonucu Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nden ayrılan 5.000 Filistinli mülteci ve sığınmacı için 1968’de kurulan altı “acil durum” kampından biridir. Ürdün’deki diğer kamplardan farklı olarak, Talbieh sakinleri çoğunlukla mülteci değil sığınmacıdır. Talbieh Kampı, Amman’ın 35 km güneyinde, yaklaşık 0.13 kilometrekarelik bir alanda kurulmuştur. Talbieh Kampı, kamp nüfusu açısından Ürdün’deki on Filistin mülteci kampının en küçüğüdür. Kampta 8.000 kayıtlı Filistinli mülteci yaşamaktadır.

KAMP İSTATİSTİKLERİ 

Ürdün’de 2.272.411 kayıtlı Filistinli mülteci yaşamaktadır. Ürdün tüm UNWRA alanları içinde en fazla sayıda Filistinli mülteciye ev sahipliği yapmaktadır. 

2013 yılında UNRWA tarafından Filistinli Mülteci kamplarına yapılan resmi anket sonuçlarına göre Ürdün oldukça genç bir nüfusla karakterizedir ve 2009 yılında nüfusun %37’si 15 yaşın altındadır. Kamplardaki tüm hanelerin yüzde 97,5’i Filistinli mültecilere aittir. Kampların dışındaki Filistinli mültecilerin tüm hanelerinin yaklaşık yarısı İrbid, Zarqa ve Amman valiliklerindedir. Kampların dışında ikamet eden Filistinli mültecilerin, kamplarda yaşayanlara göre %11’inden fazlası Ürdün vatandaşlığına sahiptir. Kampların dışındaki haneler, kampların içindeki Filistinli mülteci hanelerinden daha büyüktür (5.1’e karşı 4.7 hane üyesi) ve sıklıkla üç kuşaktan oluşur. 

  • Amman Yeni Kampı için istatistikler: 51.500’den fazla kayıtlı mülteci, 13 okul, 1 sağlık merkezi, toplum temelli bir rehabilitasyon merkezi, bir kadın programı merkezi.
  • Baqa’a Kampı için istatistikler: 104.000’den fazla kayıtlı mülteci, 1 kadın program merkezi, 16 okul, 1 gıda dağıtım merkezi, 2 sağlık merkezi, toplum temelli bir rehabilitasyon merkezi 
  • Hüsn Kampı için istatistikler: 22.000’den fazla kayıtlı mülteci, 1 kadın program merkezi, 2 binada dört okul, 1 gıda dağıtım merkezi, 1 sağlık merkezi, toplum temelli bir rehabilitasyon merkezi 
  • Irbid Kampı için istatistikler: 25.000’den fazla kayıtlı mülteci, 1 kadın program merkezi, çift vardiyalı dört okul, bir gıda dağıtım merkezi, iki sağlık merkezi, toplum temelli bir rehabilitasyon merkezi 
  • Jabal El-Hussein Kampı için istatistikler: 29.000’den fazla kayıtlı mülteci, dört okul, bir gıda dağıtım merkezi, bir sağlık merkezi, toplum temelli bir rehabilitasyon merkezi 
  • Jerash Kampı için istatistikler: 24.000’den fazla kayıtlı mülteci, iki çift vardiyalı binada dört okul, bir gıda dağıtım merkezi, bir sağlık merkezi, toplum temelli bir rehabilitasyon merkezi, bir kamp geliştirme ofisi.
  • Marka Kampı için istatistikler: 53.000’den fazla kayıtlı mülteci, bir kadın program merkezi, on okul, bir dağıtım merkezi, iki sağlık merkezi, toplum temelli bir rehabilitasyon merkezi 
  • Souf Kampı için istatistikler: 20.000’den fazla kayıtlı mülteci, bir kadın program merkezi, iki çift vardiyalı binada dört okul, bir gıda dağıtım merkezi, bir sağlık merkezi, toplum temelli bir rehabilitasyon merkezi 
  • Talbiye Kampı için istatistikler: 7.000’den fazla kayıtlı mülteci, bir kadın program merkezi, dört okul, bir sağlık merkezi, toplum temelli bir rehabilitasyon merkezi 
  • Zarqa Kampı için istatistikler: 20.000’den fazla kayıtlı mülteci, bir kadın program merkezi, dört okul, iki sağlık merkezi, toplum temelli bir rehabilitasyon merkezi, bir dağıtım merkezi, bir çevre sağlığı ofisi, bir anaokulu / kreş 

ÜRDÜN’DE YAŞAYAN FİLİSTİNLİ MÜLTECİLERİN SAĞLIĞI

Çağımızın en önemli mülteci sorunlarından biri olan Filistinli mültecileri en çok etkileyen durumlardan biri sağlıktır. İsrail işgali altında olmasına rağmen anavatan Filistin topraklarında, sağlık koşulları diğer Arap ülkelerine kıyasla daha yüksek bir standarda sahiptir. 

Filistinli mültecilerin büyük çoğunluğunun bulunduğu Ürdün nüfusunun sağlığı, çocuk ve anne ölümlerinin azalması ve aşılama oranlarının tüm çocukların %95’ini kapsaması ile son yıllarda önemli ölçüde iyileşmiştir. Bununla birlikte  yoksul anne ve çocukların daha büyük risk altında olması önemli sosyoekonomik eşitsizliklerden biridir. Bodurluk 2002’de %12 iken, 2012’de %8’e düşmüş, ancak bazı grupların kaliteli gıdaya erişememesi, bakım uygulamaları hakkındaki bilgi eksikliği ve yeterli hijyen koşullarının olmaması nedeniyle oranlar son beş yılda sabit kalmıştır. 

UNRWA, 1949’dan beri sağlık, eğitim ve sosyal yardım hizmetleri sunmaktadır. Georgetown Üniversitesi’nden bir doktor ekibi, Ürdün, Lübnan ve Batı Şeria’daki UNRWA Sağlık Merkezlerini ve mülteci kamplarını ziyaret etmiş ve mültecilerin yaşam koşullarının büyük farklılıklar gösterdiğini görmüştür. Ürdün ve Batı Şeria’da mültecilerin üçte birinden azı kamplarda yaşarken, Gazze Şeridi ve Lübnan’da kamplarda yaşayan nüfus daha kalabalıktır. Sağlık eğitimi, anne ve çocuk sağlığı ve aşılama için etkili programlar, UNRWA’nın faaliyet gösterdiği yıllar boyunca mültecilerin sağlığını önemli ölçüde iyileştirmiştir. Bu durum öncelikle halk sağlığı ve koruyucu hekimlik uygulamalarına yapılan akıllıca vurgunun bir sonucudur.

Ürdün’deki çoğu Filistinli mülteciye vatandaşlık verilmesi sonucu mülteciler, diğer Ürdün vatandaşları ile aynı sağlık hizmetlerini alabilmektedirler. Ancak, 1967’de Gazze Şeridi’nden göç etmiş olanlar gibi Ürdün vatandaşı olmayanlar, sağlık hizmetlerine erişimde kısıtlamalarla karşı karşıyadır. Kamplarda yaşayan sığınmacılar, özellikle de yoksullarsa, kampların dışında yaşayan mültecilerden daha kötü durumdadır. 

Ürdün’deki Filistinli mültecilerin sağlığı birkaç ana başlıkta incelenebilir;

Bebek ölümleri: UNRWA’nın Filistinli mültecilere ve diğer kuruluşlara sağladığı temel sağlık hizmetleri sayesinde, Filistinli mülteciler arasında bebek ölümleri sürekli olarak azalmıştır. Ancak artık düşmemektedir. Bunun en olası nedenleri; erken yaşta evlilik ve çocuk sahibi olmak, kötü sosyoekonomik koşullar ve perinatal bakıma sınırlı erişim olabilir.

Beslenme: 70’li ve 80’li yıllarda, küçük çocukların genel beslenme durumlarında belirgin bir iyileşme olduğunu gösteren bir dizi araştırma yapılmıştır. Son zamanlarda  boya göre ağırlık ve yaşa göre boy iyileştirilmiş; ilk yıllarda bir felaket olan A vitamini eksikliği ortadan kalkmış; ancak demir eksikliği anemisi devam etmiş ve Tip II diabetes mellitus daha yaygın hale gelmiştir.

Ruh Sağlığı: Özellikle mülteci kamplarında yaşayan mülteciler ve sığınmacılar, Ürdün’deki diğer bireylere göre daha fazla fiziksel ve zihinsel sağlık sorunları yaşamaktadırlar. Kadınlar ve yaşlılar sağlıklarından daha çok şikâyet ederken, kamplardaki genç erkekler geleceğe dair umutlarının olmadığını söylemektedir. Ayrıca yapılan bir çalışmaya göre sağlık durumu daha iyi olan ve yurtlarına dönüş için daha umutlu olan katılımcıların, depresyon semptomlarına sahip olma olasılıkları daha düşüktür. 

Kronik Hastalıklar: UNRWA’nın hizmet verdiği Filistinli mülteciler, bulaşıcı olmayan hastalıkların teşhisi konusunda artan oranlara sahiptir. Buna cevaben, 2011 yılında UNRWA, bir temel sağlık hizmetleri reformu programı başlatmıştır. Sağlık hizmetleri, aile sağlığı ekipleri tarafından sunulan aile merkezli bir yaklaşımla yeniden düzenlenmiştir. E-Sağlık olarak adlandırılan kapsayıcı bir klinik bilgi sistemi, tedavinin sürekliliğine odaklanarak geniş bir sağlık bilgisi yelpazesi oluşturmak için uygulanmıştır. Sonuç olarak kronik hastalıklardan en çok görülenler, dünya genelinde olduğu gibi diabetes mellitus ve hipertansiyondur. Diabetes mellitus (DM) ve hipertansiyonun küresel yükü gün geçtikçe artmaktadır. 2011 yılında sağlık tesislerine başvuran 40 yaş ve üzeri nüfus arasında DM ve hipertansiyon sıklığı sırasıyla %11,4 ve %17,5’tir ve bölgedeki UNRWA kliniklerinde yaklaşık 211.000 DM ve / veya hipertansiyonlu kişiye bakılmıştır.

ULUSLARARASI VE YEREL ORGANİZASYONLAR

Birleşmiş Milletler Yakın Doğudaki Filistinli Mülteciler İçin Yardım ve Çalışma Ajansı (United Nations Relief and Works Agency for Palestine Refugees in the Near East-UNRWA)

1948 Arap-İsrail çatışmasının ardından UNRWA, 8 Aralık 1949 tarihli 302 (IV) sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kararı ile kurulmuştur. Ajans, 1 Mayıs 1950’de faaliyete geçmiştir. Ürdün, tüm UNWRA alanları içinde en fazla sayıda Filistinli mülteciye ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıyeten Suriye’den gelen yaklaşık on bin Filistinli mülteci Ürdün’deki UNRWA’dan yardım istemiştir. 

UNRWA, 2018-2019 öğretim yılında Ürdün’de 1-10. sınıfların bulunduğu 169 okulda 121.000’den fazla öğrenciye temel eğitim sağlamıştır. Amman Eğitim Merkezi’nde ve Wadi Seer Eğitim Merkezi’nde teknik ve mesleki eğitim sunmaktadır. 2018-2019 öğretim yılında, her iki merkeze yaklaşık 2,800 öğrenci kayıt yaptırmıştır. Ayrıca Eğitim Bilimleri ve Sanatları Fakültesi aracılığıyla yaklaşık 1.400 öğrenciye Arapça, İngilizce, Coğrafya ve Sınıf Öğretmenliği olmak üzere üniversite düzeyinde öğretmenlik eğitimi vermektedir.

Ürdün’deki UNRWA klinikleri, ülkede kayıtlı Filistinli mültecilerinin yaklaşık %56’sı olmak üzere 1,1 milyondan fazla kişiye hizmet vermektedir. 24 sağlık tesisinde her yıl 1,9 milyondan fazla genel konsültasyon ve 67.000’in üzerinde diş taraması yapılmaktadır. Ayrıca genellikle diyabet ve hipertansiyon olmak üzere bulaşıcı olmayan hastalıkları olan yaklaşık 70.000 hastayı desteklemektedir. 2019’da 7519 kişi ilk defa aile planlaması hizmeti almış, yıl sonunda aile planlaması hizmeti almaya devam eden kişi sayısı 39.612’dir.

UNRWA Yardım ve Sosyal Hizmetler Programı, Ürdün’deki Filistinli mültecilerin en acil sosyoekonomik ihtiyaçlarından bazılarına hitap etmektedir. Program kişi başına yıllık değeri yaklaşık 120 ABD doları olan ve Filistinli mültecilere üç ayda bir dağıtılan temel gıda desteği ve nakit yardımlarını kapsamaktadır. 14 Kadın Program Merkezi, Filistinli mülteci kadınların ekonomik faaliyetlere aktif katılımını kolaylaştırmayı amaçlayan çeşitli hizmetler sunmaktadır. 2012 yılında, 7.251 çocuk ve gençle birlikte toplam 21.641 Filistinli mülteci kadın, Kadın Program Merkezi hizmetlerinden yararlanmıştır. 10 Toplum Temelli Rehabilitasyon Merkezi ile engelli kişilerin hakları konusunda farkındalık yaratmaya, yardımcı cihazları ve sevk hizmeti sağlamaya, uygun teknik eğitim ile istihdam sağlamada engelli yetişkinlere yardımcı olmaya çalışmaktadır. 2012 yılında 11.277 engelli Filistinli mülteciye hizmet verilmiştir. Ayrıca UNRWA Mikrofinans Programı, 2003 yılında Ürdün’de kredi vermeye başlamıştır.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı-TİKA

2016 yılında TİKA ofisi Amman’da resmi olarak açılmıştır. Ofis, Türk teknik yardım ve hibe programlarının Ürdün’de uygulanmasını takip etmekte ve projelerin uygulanmasında Türkiye’nin desteğini sağlamaktadır.

Türkiye Hükümeti Ürdün’deki UNRWA eğitim programını TİKA aracılığıyla desteklemektedir. 2019 yılında Vahdet Kampı’nda bulunan bir kız okulunun yenilenme çalışmalarını tamamlamıştır. 2017’de Marka Kampı’nda bulunan 200 metre uzunluğundaki ana caddenin tadilat ve çevre düzenlemesini yapmıştır. 2016’da Marka Kampı’ndaki rehabilitasyon merkezinin engelli sınıfının ve konferans salonunun tadilat ve donanımını gerçekleştirmiştir. Yine 2016’da UNRWA işbirliğiyle Ürdün’deki 8 Filistin mülteci kampında yaşayan 166 engelli bireye  tıbbi ekipman desteğinde bulunmuştur.

Ürdün Kızılay Derneği (Jordan Red Crescent Society-JNRCS)

Ürdün Kızılay Derneği (JNRCS), mültecilerin yanı sıra mültecilere ev sahipliği yapan yerel toplulukların ihtiyaçlarına da yanıt veren, Ürdün’ün önde gelen ulusal gönüllü kuruluşlarından biridir. JNRCS mülteciler ve ev sahibi nüfus için sağlık yardımı, psikososyal destek, temel ihtiyaçlar için nakit yardımı ile ilgili programlar uygulamaktadır. Son yirmi yılda Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu (IFRC) her bir programı uygulamak için JNRCS’ye teknik destek sağlamıştır. 

Psikososyal Destek Programı 2016’da Amman, Ajloun, Akabe ve Jerash’taki Merkezler ve mülteci kampları aracılığıyla 36.625 kişiye ulaşmıştır. Merkezler çok çeşitli programlar sunmaktadır ve programlar çok yüksek talep görmeye devam etmektedir. 

ICRC ve ulusal dernekler, Aile Bağlarını Yeniden Kurma Programı (2008-2018) doğrultusunda, insanları bulmak ve akrabalarıyla tekrar iletişime geçmelerini sağlamak için birlikte çalışmaktadır. Aile Bağlarını Yeniden Kurma Programı duruma ve iletişime bağlı olarak aile bireyleri arası haberleşmeyi, bireylerin izini sürmeyi, aileleri yeniden birleştirmeyi ve vatanlarına geri dönüşünü, vefat eden kişiler hakkında bilgi toplamayı içermektedir.

Nakit Destek Programı ile ihtiyacı olan mülteci ailelere nakdi bağışlar sağlanmaktadır. Nakit iki yöntemle dağıtılır; ya aile kullanmak için bir banka kartı alır ya da iris tanıma sistemleri aracılığıyla bir bankada tanımlanır. 2016 yılında 24.370 kişiye JNRCS programları aracılığıyla nakit desteği sağlanmıştır.

1953’te açılan Ürdün Kızılay Hastanesi, Amman Yeni Kampı’nın yakınında stratejik bir konuma sahiptir. Şu anda 126 yatağı, dört ana ameliyathanesi, yedi yataklı yoğun bakım ünitesi, doğum ve radyoloji bölümleri, laboratuvar, kan bankası, diş kliniği, eczane, diyaliz ünitesi ve 24 saat hizmet veren acil servis ünitesi bulunmaktadır. İntifadanın başlangıcından bu yana hastanenin hizmetleri hem Batı Şeria’dan hem de Gazze’den gelen silahlı çatışma mağdurlarına fayda sağlamıştır. JNRCS, 1967’den beri ICRC ile işbirliği içinde hasta ve yaşlıları Batı Şeria ve diğer komşu ülkelere getirip götürmek için bir ambulans hizmeti sağlamaktadır. 

Filistinliler için Tıbbi Yardım (Medical Aid for Palestinians-MAP)

Filistinliler için Tıbbi Yardım (MAP), işgal altındaki topraklarda, ayrıca Ürdün ve Güney Lübnan’da yaşayan Filistinli mültecilere hizmet etmek için 1984 yılında Londra’da kurulan bir sivil toplum örgütüdür. 1990’da ise Ürdün’deki kamplarda yaşayan mültecilere hizmet vermek için MAP Ürdün kurulmuştur. MAP şu anda Marka (Hittin, Schniller), Jerash (Gazze) ve Talbieh mülteci kamplarında üç tıp merkezi işletmektedir.

Hittin Kampındaki tıp merkezi 1990 yılında kurulmuştur ve MAP’ın ilk tıbbi projesidir. Jerash Kampındaki tıp merkezi ise 2000 yılında kurulmuştur. Her iki merkezin de idari personelleri, pratisyen hekimleri, uzman doktorları, hemşireleri ve teknisyenleri ağırlıklı olarak mülteci kampları ve çevresindendir.

Hittin Kampında bulunan tıp merkezinde jinekoloji kliniği, pediatri kliniği, ortopedi kliniği, göz kliniği, radyoloji birimi, tıbbi bir laboratuvar ve acil servis bulunmaktadır. Klinik, mülteci kampı ve çevresinden her yaştan hastayı kabul etmekte ve yılda ortalama 20.000 hastaya hizmet vermektedir. Hastalara gerekli teşhis, tedavi ve ücretsiz ilaç sağlamaktadır.

Jerash Kampında bulunan tıp merkezinde jinekoloji kliniği, pediatri kliniği, diş kliniği, kardiyoloji kliniği, dermatoloji kliniği, ortopedi kliniği, KBB kliniği, göz kliniği, acil servis, röntgen ve ultrason ünitesi ve bir laboratuvar bulunmaktadır.

Talbieh Kampında bulunan tıp merkezinde aile sağlığı merkezi, jinekoloji kliniği, ortopedi kliniği, KBB kliniği, göz kliniği, kardiyoloji kliniği, röntgen ve ultrason ünitesi ve bir laboratuvar bulunmaktadır. Merkez kamptan ve çevre bölgelerden her yaştan hastayı kabul etmektedir ve 25.000 kişilik bir nüfusa hizmet vermektedir. 

Filistin Çocukları Yardım Fonu (Palestine Children’s Relief Fund-PCRF)

Filistin Çocukları Yardım Fonu, 1992 yılında kurulmuştur. PCRF, çocuklar üzerinde çalışacak uluslararası gönüllü sağlık ekipleri göndererek yerel hastanelerde ameliyat yapan Ortadoğu’daki ana insani yardım kuruluşudur. 2019 yılında Ürdün’de 155 hastayı taramış ve 116 hastayı tedavi etmiştir. PCRF 2019’da çeşitli insani yardım projeleri ve programları da uygulamıştır. Ürdün’de 176 tekerlekli sandalye, 112 işitme cihazı yardımı yapmıştır. Ayrıca Jerash Kampındaki rehabilitasyon merkezi için 567 işitme cihazı temin etmiştir. 2019’da 3 kişi tek seferlik medikal destekten, 81 kişi tek seferlik cerrahi destekten yararlanmış, 2020 yılında ise 8 Filistinli mülteci çocuk tek seferlik cerrahi destekten yararlanmıştır.

Caritas Jordan

Caritas’ın Ürdün’deki çalışmaları, 1967’deki Altı Gün Savaşı’ndan kaçan Filistinli mültecilerin insani ihtiyaçlarına cevap vermesiyle başlamıştır. Caritas’ın Ürdün’de 450 çalışanı ve 3000’e yakın gönüllüsü vardır. Ürdün’ün kuzey, güney ve orta bölgelerindeki birçok kişiye hizmet vermek için ülke geneline yayılmış 22 merkeze sahiptir. Ana merkezi Amman’da bulunmaktadır. Merkezlerinde sağlık klinikleri, diş klinikleri, çocuk dostu alanlar, eğitim ve kapasite geliştirme odaları bulunmaktadır. Merkezler, insani yardım almak isteyen herkese açık ve ihtiyacı olanlara sağlık, eğitim, insani yardım, bilinçlendirme ve danışmanlık hizmetleri vermektedir. Ürdün’de 9 sağlık kliniği bulunmakta ve ihtiyaç sahibi mülteci ve göçmen işçiler için ücretsiz tıp ve diş hekimliği hizmetleri sunmaktadır. Genel tıp hizmetleri, diş hekimliği hizmetleri, periyodik muayene, aşılama, öğrenciler için sağlık eğitimi, hamileler, anneler ve çocuklar için sağlık ve bilinçlendirme hizmetleri, aile bakımı, eczanelerden bebek sütü ve çocuk bezi almak için kupon dağıtımı sundukları hizmetler arasındadır.

Açlığa Karşı Eylem (Action Against Hunger)

Ürdün’deki mültecilerin dayanıklılığını arttırmayı amaçlayan Açlığa Karşı Eylem, 2013 yılında çalışmaya başlamıştır. Su, sanitasyon ve hijyen sektörünün ana oyuncusu olarak kabul edilmektedir. 2019’da Açlığa Karşı Eylem’in Ürdün’deki ekibi hem ev sahibi topluluklara hem de mülteci topluluklarına çeşitli  hizmetler sunmuştur. Ev ve kamu tesislerinde suya erişimin iyileştirilmesi, tarımsal faaliyetleri desteklenmesi, iş kurmak için nakdi yardım programlarının oluşturulması, su tasarrufu, atık ayırma ve geri dönüşüm konusunda farkındalık yaratılması, ruh sağlığı sistemlerini güçlendirilmesi ve ruh sağlığı ile ilgili etiketlemelerin azaltılması için çalışmıştır. 2019’da toplamda 89.268 kişiye yardım etmiştir. Su, sanitasyon ve hijyen programları 86.522 kişiye, gıda güvenliği ve geçim kaynakları programı ise 2.709 kişiye ulaşmıştır.

Amerikan Yakın Doğu Mülteci Yardımı (American Near East Refugee Aid-ANERA)

Anera, Filistinli ve Suriyeli mültecileri desteklemek için Ürdün’de çalışmaktadır. Dezavantajlı topluluklardaki ve mülteci kamplarındaki aileler için çeşitli programlar yönetmektedir. Kronik rahatsızlıklar için ilaç, hastane ekipmanları, tekerlekli sandalye ve sağlık bakım malzemeleri sunmaktadır. Tıbbi bağışlara ek olarak hijyen kitleri ve battaniye gibi yardım malzemeleri de sağlamaktadır. Ürdün’de sosyal yardım kampanyaları, halk sağlığı kampanyaları yürütmüş, işitme ve görme bozukluğu olan hastalara tarama ve tedavi hizmeti yapmış, kadınlara eğitim atölyeleri vermiş ve insani yardım ulaştırmıştır. Amman, Zarqa ve İrbid’deki UNRWA mülteci kamplarında toplamda 5000’den fazla el yapımı yorgan, 2.250 dikiş seti, 16.625 okul seti ve 5.400 bebek seti dağıtmıştır. Ayrıca Ürdün’deki 40 okulda mülteci çocuklara 40.531 kitap dağıtmıştır.

KAYNAKÇA

  1. Tiltnes, Å. A., Zhang, H. (2013). Progress, challenges, diversity: Insights into the socio-economic conditions of Palestinian refugees in Jordan. Fafo.
  2. SÜTALAN, Z. (2011). Ürdün’de Değişimi Anlamak. Ortadoğu Etütleri, 2(2), 191-206.
  3. Öztürk, S. (2018). Ortadoğu’da Filistinli Mülteciler: Mülteci Kampları, Sorunları Üzerine. 3. Uluslararası Kent Araştırmaları Kongresi, 49-62.
  4. Günenç, Ö.F., Karadeniz, S. (2015). Eğitimlilik Ve Kentlilik: Filistin Mülteci Kampları. IV. Arap-Türk Sosyal Bilimler Kongresi-Ekonomi, Eğitim Ve Kalkınma, 81-114.
  5. Al-Turk, H.Y.Y (2017, Ekim). Ürdün’ün Mülteci Politikası: Filistinliler ve Suriyeliler (Yüksek Lisans Tezi,Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü), 33-37.
  6. Giacaman, R., Khatib, R., Shabaneh, L., Ramlavi, A., Sabri, B., Sabatinelli, G. (2009). Health Status And Health Services In The Occupied Palestinian Territory. The Lancet, 373(9666), 837-849
  7. Nazer, L. H., Tuffaha, H. (2017). Health care and pharmacy practice in Jordan. The Canadian journal of hospital pharmacy, 70(2), 150.
  8. Lilienfield, L. S., Rose, J. C., Corn, M. (1986). UNRWA and the health of Palestinian refugees. New England Journal of Medicine, 315(9), 595-600.
  9. Alduraidi, H., Waters, C. M. (2017). Health-related quality of life of Palestinian refugees inside and outside camps in Jordan. Nursing outlook, 65(4), 436-443.
  10. Riccardo, F., Khader, A., & Sabatinelli, G. (2011). Low infant mortality among Palestine refugees despite the odds. Bulletin of the World Health Organization, 89, 304-311.
  11. Cook, R. (1992). The evolution of the food and nutrition problems of the Palestine refugees. Journal of refugee studies, 5(3-4), 271-288.
  12. Arneberg, M. (1997). Living conditions among Palestinian refugees and displaced in Jordan. FAFO, Institute for Applied Social Science.
  13. Alduraidi, H., Waters, C. M. (2018). Depression, Perceived Health, and Right‐of‐Return Hopefulness of Palestinian Refugees. Journal of Nursing Scholarship, 50(2), 163-171.
  14. Santoro, A., Abu-Rmeileh, N., Khader, A., Seita, A., McKee, M. (2016). Primary healthcare reform in the United Nations Relief and Works Agency for Palestine Refugees in the Near East. Eastern Mediterranean health journal= La revue de sante de la Mediterranee orientale= al-Majallah al-sihhiyah li-sharq al-mutawassit, 22(6), 417-421.
  15. Khader, A., Farajallah, L., Shahin, Y., Hababeh, M., Abu‐Zayed, I., Kochi, A., … & Seita, A. (2012). Cohort monitoring of persons with hypertension: an illustrated example from a primary healthcare clinic for Palestine refugees in Jordan. Tropical Medicine & International Health, 17(9), 1163-1170.
  16. Al Husseini, J. J. (2010). The management of the Palestinian refugee camps in Jordan between logics of integration and exclusion. 181-204.
  17. VAKANÜVİS-Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi (2020), 3(2).
  18. Güneş, H . (2018). Kudüs ABD Büyükelçi̇li̇ği̇ Ve Gazze Büyük Dönüş Yürüyüşü . Çeşm-i Cihan: Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları Dergisi E-Dergisi , 5 (1) , 212-216 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/cesmicihan/issue/38085/429231
  19. Al Husseini, J.J. (2013).Jordan and the Palestinians. Atlas of Jordan, 230-245.
  20. Alnsour, J., & Meaton, J. (2014). Housing conditions in Palestinian refugee camps, Jordan. Cities, 36, 65-73.
  21. Mansour-Ille, D., Haysom, S., Ille, S., & Hagen-Zanker, J. (2018). Jordan: between the making of a nation and the politics of living. Humanitarian Policy Group HPG Working Paper. Overseas Development Institute, London.
  22. https://www.unrwa.org/where-we-work/Jordan
  23. https://www.unrwa.org/activity/health-jordan
  24. https://www.tika.gov.tr/tr
  25. https://reliefweb.int/report/jordan/ifrc-jordan-country-program-overview-2019
  26. https://mapjordan.net/en
  27. https://www.pcrf.net/
  28. http://www.caritasjordan.org.jo/Default.aspx
  29. https://www.actionagainsthunger.org/countries/middle-east/jordan
  30. https://www.anera.org/where-we-work/jordan/
  31. https://www.refworld.org/docid/3d04c1551c.html
  32. https://insamer.com/tr/cifte-multeciler-filistinli-suriyeliler_2293.html
  33. https://www.amnesty.org.tr/icerik/70-yillik-yurtsuzluk-urdun-ceras-kamptan-tanikliklar
  34. https://insamer.com/tr/urdun_744.htm 
  35. https://insamer.com/tr/filistin_506.htm
  36. https://group194.net/english/menu/1