GERÇEK KATİL KİM?

AŞI ÇALIŞMA GRUBU

· 21 dk okuma süresi >

YAZARLAR

¹Beyza Nur İLHAN

²Çağrı Emin ŞAHİN*

³Şule KARAKÖSE

⁴Tuba YILDIZ

⁴Tolga ÖZKALAY

  1. Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
  2. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı
  3. Ankara Üniversitesi Tıp fakültesi
  4. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi

*İletişim: drceminsahin@gmail.com

İçindekiler

GRİP SALGINININ SORUMLUSU

İnsanlık tarihinde bulaşıcı hastalıklar; zaman zaman salgınlarla kendini göstermiş ve toplu ölümlere yol açmıştır. Günümüzde sterilizasyon, dezenfeksiyon ve antibiyotiklerin keşfi ile kontrol altına alınmış olsa da hijyen şartlarının yeterli olmadığı durumlarda, örneğin az gelişmiş ülkelerde, halen bir tehdittir.  Kan ve vücut sıvıları gibi çeşitli yollarla insandan insana aktarılan bu hastalıklar yalnızca hasta olan kişi için değil tüm toplum için bir tehdittir. Artık dünyanın giderek küçüldüğünü düşündükçe uzak diyarlara ulaşması hiç de zor değildir.

Günümüzde antibiyotiklerle bakteriyel enfeksiyonlar kısmen de olsa kontrol altındadır. Öte yandan eradike edilen çiçek hastalığı dışında viral enfeksiyonlar bizim için tehdit oluşturmaya devam etmektedir. Ebola, kuduz, hepatitler ve HIV bu enfeksiyonlara örnektir. Bunlara ek olarak zaman zaman hafif atlatılan ancak ciddi enfeksiyona sebep olduğunda çok daha ölümcül olan önemsemediğimiz bir katil var, influenza !

İnfluenza A, B ve C ortomiksovirüs ailesinin üyeleridir. İnfluenza A, B ve C insanlarda hafif semptomlarla giden enfeksiyonlara sebep olabildiği gibi; influenza A ve B insanlarda ciddi enfeksiyonlara neden olmaktadır. Genel olarak akut ve ateşli solunum sistemi hastalığıdır. Baş, kas ve boğaz ağrısı; yüksek ateş; halsizlik ve kuru öksürüğe sebep olurlar. Ortomiksovirüsler segmentli(parçalı) RNA genomu, sarmal nükleokapsid ve lipoprotein zarftan oluşur. Virüs RNA’ya bağlı RNA polimeraz enzimi taşır, yani genomu enfektif değildir. İnfluenza A ve B’nin genomu 8 segmentli yapıya sahipken influenza C’nin genomu 7 segmentli yapıdadır. Zarf, Hemaglütinin (HA) ve Nöraminidaz (NA) adında iki glikoprotein ve bir membran proteini (M2) içerir ve internal matriks proteinine (M1) bağlıdır. Hemaglütinin ve nöraminidaz tipe özgül antijenlerdir. Hemaglütinin, hücrenin yüzeyine bağlanarak enfeksiyonun başlangıcını oluşturur. Hemaglütinindeki minör değişiklikler antijenik drifte (kayma), majör değişiklikler ise antijenik şifte (sapma) neden olmaktadır. Şiftler sadece influenza A’da görüldüğü için pandemilerin nedeni her zaman influenza A olmaktadır. Nöraminidaz ise enfekte olan hücreden virüsun yayılması için enzim aktivitesine sahiptir. İnfluenza A ve B’nin nöraminidazını inhibe eden ilaçlar, oseltamivir ve zanamivirdir. İnfluenza A’nın nöraminidazı da antijenik değişime uğrar ve major farklılıklar oluşturur.  M1 ve M2 proteinleri tip spesifiktir, influenza tiplerini ayırt etmede kullanılmaktadır. İnfluenza A’nın M2’si amantadine ve rimantadine’nin hedefi olmaktadır.

Su kuşları, tavuk, domuz, at gibi hayvanların kendi influenza A virüsleri bulunmaktadır. Bu hayvanlardaki influenza A virüsleri insanlarda epidemiye sebep olan antijenik kayma varyantlarını kodlayan genomun kaynağıdır. Aynı hücre iki farklı suşla enfekte olduğunda, suşların segmentli genomları arasındaki reassortment ve mutasyon genetik farklılaşmayı tetiklemektedir. Segmentli genomik yapıya bağlı oluşan bu genetik farklılaşma pandemilere (dünya çapında salgınlara) ve epidemilere (geniş bölgesel salgınlara) neden olmaktadır.  Bu durum influenzanın eradike edilemeyecek bir enfeksiyon olduğunun göstergesidir. Genomik yapısındaki değişimlerle salgınlara neden olan influenza için günümüzde profilaktik aşı ve ilaçlar bulunmaktadır. İnfluenza B’nin kaynağı yalnızca insan olduğundan genomunun hayvansal kaynağı yoktur. Bu yüzden antijenik kayma görülmez ve influenza B pandemilere neden olmaz. Ancak antijenik sapma sıkça görüldüğünden beliren her yeni suş her yıl aşıya eklenmelidir.

İnfluenza A virüs suşları 4 tipik özelliğine göre isimlendirilir.

  • Tip ( A,B,C)
  • İlk izole edildiği yer
  • İlk izole edildiği tarih
  • Antijen ( HA, NA )

İnfluenza B ise tip, ilk izole edildiği yer, ilk izole edildiği tarihe göre isimlendirilir.  İnfluenza B pandemilere yol açmadığı için HA ve NA antijenlerinin önemi yoktur.

İnfluenza; sık görülen ancak zaman zaman hafif seyretmesi nedeniyle yeterince önemsenmeyen viral bir enfeksiyondur. Genellikle kış aylarında görülür. Başlıca solunum sistemini tutar; ancak diğer sistemleri de etkileyerek miyokardit, miyopati ve merkezi sinir sistemi bozukluklarına sebep olmaktadır. İnfluenza insanlık tarihinde milattan önce Hipokrat tarafından tanımlanmıştır. Tarihi kaynaklarda dünya genelinde salgınlardan bahsedilmektedir. Tarihte bilinen en önemli influenza pandemisi 1918’deki İspanyol gribidir ve bir yıl kadar kısa bir sürede I. Dünya savaşındaki ölümlerden daha fazla ölüme neden olmuştur. Tüm dünyayı etkileyerek salgınlara neden olduğu için hastalığa Orta Çağ’da İtalyanca  etki(influenza) denmiştir. İleriki dönemlerde diğer dillere geçmiştir. Grip(grippe) ise Fransızcadan geçmiş olup Türkçedeki bir diğer karşılığı olan “soğuk algınlığına” tekabül etmektedir. 20. Yüzyıla kadar hastalığın sebebinin bakteri olduğu düşünülmüştür. Hatta “Haemophilus İnfluenzae”(Hib) adı verilmiştir ancak ileri dönemlerde hastalardan influenza virüsü izole edilmiştir. Hib’in önemli bir sekonder bakteriyel enfeksiyon sebebi olup farklı bir bakteri olduğu ifade edilmiştir.

Semptom benzerliği nedeniyle grip ve nezle eş anlamlı olarak kullanıldığı halde farklı hastalıklardır. Parainfluenza, RSV, koronavirüs, rhinovirüs  gibi solunum yolu virüslerinin sebep olduğu enfeksiyon nezle, soğuk algınlığı olarak adlandırılmaktadır. Ancak influenza yani grip yalnızca influenza A,B,C virüslerinden kaynaklanır. İnfluenza öksürük, burun akıntısı gibi soğuk algınlığı semptomlarına sebep olmakla birlikte daha şiddetlidir. Bunun yanında halsizlik, kas ağrısı, baş ağrısı ve ateş gibi semptomlara da neden olmaktadır.  Hastalığın klinik seyri asemptomatikten çok şiddetli semptomlara hatta ölüme kadar geniş bir yelpazededir. Bu durum kişinin virüse karşı immun cevabına bağlıdır. Bağışıklık özellikle üst solunum yolundaki sekretuar IgA’ya bağlıdır, IgG daha az koruyucudur. Hücresel bağışıklık da koruyucu rol oynar. İmmün sistemi etkileyen kronik hastalığı olanlar, immün yetmezlikli kişiler, gebeler, yaşlılar, çocuklar ve sigara kullanan kişiler şiddetli semptom göstermeye yatkındır.

İnfluenza semptomları 1-4 gün süren inkübasyon döneminin sonunda halsizlik ve baş ağrısıyla başlar. Devamında yüksek ateş, titreme, iştah kaybı, güçsüzlük, boğazda yanma ve kuru öksürük eşlik eder. Bu semptomlara ilave olarak yaygın ve şiddetli kas ağrıları influenza için tipiktir. Ateş 3-8 gün yüksek kalır, herhangi bir komplikasyon gelişmeden 7-10 içerisinde normale döner. 3 yaş altı çocuklarda bronşiyolit, krup, otitis media, kusma ve karın ağırısı ile seyreden febril konfüzyonun nadiren eşlik ettiği şiddetli solunum yolu enfeksiyonlarına benzer. Pnömoni, miyozit, miyopati gibi komplikasyonlar görülebilir, merkezi sinir sistemi tutulumu da yapabilir.  İnfluenzanın kendisi pnömoniye sebep olabilir. Bunun yanında doğal bariyeri bozarak ve hücre yıkımına sebep olarak sekonder bakteriyel enfeksiyon ile de pnömoni görülebilir. bakteriyel enfeksiyonların sebebi genellikle pnömokoklar, H. influenza ve s. aureus’tur. Bakteriyel pnömonide öksürüğe mükopürülan balgam eklenir. İnfluenza üst solunum yolu enfeksiyonu olarak başlar. Hücreden hücreye yayılarak alt solunum yoluna yayılabilir. İnfluenza geçici ya da düşük düzeyli viremi yapabilir ancak solunum sistemi dışına yayılımı nadirdir. Yayılım yaptığında çocuklarda miyozite neden olabilir ayrıca Reye Sendromuna neden olabilir ve aspirin kullanımı olan çocuklarda daha ölümcüldür. Grip tablosuna ensefalopati eşlik edebilir ve genellikle öldürücüdür. İyileştikten 2-3 hafta sonra ensefalit görülebilir ancak öldürücü değildir.

İnfluenza semptomlarını kontrol altına almak için asetaminofenler, antihistaminikler ve benzerleri ilaçlar kullanılmıştır, ancak etkili olmamıştır. Hedefi M2 proteinleri olan antiviral ajanlar  amantadin ve rimantadin virüsün zarftan çıkmasını inhibe eder, ancak yalnızca influenza A’ya etkilidir. Amantadin hem koruyucu hem de tedavi edicidir. Özellikle aşısız ve yaşlı kişilerin bir arada bulunduğu kapalı gruplarda korunma için kullanılmaktadır. Rimantadinin yan etkileri amantadinden daha azdır ve aynı şekilde koruyucudur. Ancak bu ilaçlara karşı dirençli suşlar elde edilmiştir ve aşı ile korunma ön plandadır. Nöraminidazın enzim inhibitörü olan zanamivir ve oseltamivir hem influenza A’ya hem de influenza B’ye etkilidir ve yalnızca tedavide kullanılır. Enfeksiyonu sınırlandıran etkiye sahiptirler.  Virüsün salınımını inhibe eder. Zanamivir inhalasyon yoluyla kullanılırken, oseltamivir oral olarak kullanılır. İlaçlar semptomların başladığı dönem itibariyle ilk 48 saatte etkili ve tedavi edicidir.

İNFLUENZANIN LABORATUVAR SERÜVENİ

İnfluenza enfeksiyonlarında, en uygun tedavi yönteminin sağlanması, yardımcı test istemlerinin azaltılması, gereksiz antibiyotik kullanımının önlenmesi, antiviral tedaviye zamanında başlanması, benzer bulgularla seyreden diğer solunum yolu enfeksiyonlarından ayrılması, enfeksiyon kontrol önlemlerinin alınması gibi amaçlarla erken tanı büyük önem taşımaktadır.

Memelilerde ve insanda virus izolasyonu için nazofaringial yıkantı sıvısı yahut aspirasyon sıvısı tercih edilmektedir. Numuneler hastalığın başlangıcında ateşli dönemde alınmaktadır. En fazla tercih edilen numune, alırken hastaya sıkıntı vermemesi ve kolay alınabilmesi açısından bronkoalveoler lavaj sıvısıdır. Hücre kültürü için nazofarengeal sürüntü, ucuna pamuk sarılmış rayon, dakron veya alüminyum eküvyon ile alınmaktadır. Yapılan testler için ilk 48 saat önem taşımaktadır. Hızlı test gibi antijen tanı yöntemleri, ilaç ve enfeksiyon kontrolünün söz konusu olduğu birinci basamak sağlık kurumlarında sıklıkla uygulanmaktadır. İnfluenza virüslerinin antijenik özelliklerini incelemek için memeli doku hücreleri veya embriyonlu tavuk yumurtaları tercih edilmektedir.

İnfluenza tanısında kullanılmakta olan test çeşitleri :

1)      Viral Kültür

2)      Hızlı Testler

3)      EIA (ELISA)

4)      PCR (Viral nükleik asitler saptanır.)

Bu testlerin hepsi influenza A ve B tiplerinin teşhisinde kullanılmaktadır. (Genç erişkinliğe kadar bireylerin %96‘sında influenza C ‘ ye karşı bağışıklık oluşur. )Testlerle çalışma süresi sırasıyla ; 5-10 gün \  <30 dakika \ 2 saat\ 1-2 gün şeklindedir.

İnfluenza virüslerini üretmek için en uygun hücre kültürü sistemi memeli epitel hücreleridir. Bunların arasında en yaygın kullanımı olan Madin-Darby Köpek Böbrek Hücresi olarak adlandırılan diploit hücrelerdir. İnfluenza tanısında kullanılan immunfloresan antikor boyama yöntemi  %50 – 90 arasında duyarlılık göstermektedir. Bu testlerde çok sayıda örnekle bir arada çalışmak mümkündür ve sonuçlar hızlı elde edilebilmektedir. Bu metot mikroskop varlığında uygulanabilir. Ticari hızlı tanı testlerinde ise duyarlılık % 40- 100 arasında değişmekle beraber, bu testlerin 15-20 dk içinde sonuç veriyor olması kullanılabilirliklerini arttırmaktadır. Böylece tedavi süreci çok daha hızlı başlayabilmektedir.

Resim 1: İnfluenza Antijen testi. Oluşan bantlara göre yalnız kontrol bandı varsa test negatif, A ya da B bandı oluşursa pozitiftir şeklinde yorumlanmaktadır.

İnfluenza tanısı moleküler yöntemler kullanılarak da yapılabilmektedir. En çok tercih edilen yöntem PCR (Polimeraz Zincir Reaksiyonu) yöntemidir. Multipleks PCR, PCR- enzym immuno assey, NASBA , real time PCR,microarray DNA ; bu yöntemin çeşitleridir. Real time PCR metodunda ürünün çoğaltılması ve gösterilmesi aynı anda olmaktadır. Ayrıca PCR sonrası başka işlem gerekmediğinden kontaminasyon riski göstermemesi, PCR’nin diğer testlere üstünlüğüdür. Örneğin tanı için hızlı antijen testi olarak SD İnfluenza Antijen testini incelersek: Toplanan örnekler laboratuvara gönderilirken soğuk zincir koşulları sağlanmaktadır. Örnekler çalışma öncesi oda sıcaklığına getirilmektedir. Reagent tüpünden ekstraksiyon solüsyonunu boşaltıp, karıştırılıp hastadan alınan örnek bu solüsyonun içine batırılmalıdır. Test stribi ekstraksiyon tüpüne ok yönünde yerleştirilip sonuçlar okunmalıdır.

Hücre kültürü yönteminde ise; solunum örnekleri vorteks cihazıyla karıştırılıp santrifüjlenmektedir. Hücre kültürü ekim ve moleküler yöntemler olarak ikiye ayrılmaktadır. Uygun koşullarda yapılan ekim sonrası örnekler mikroskopta incelenerek tanıya gidilmektedir. Multipleks PCR işlemindeyse RNA izolasyonunun ardından cDNA sentezi yapılmaktadır. İnfluenza A virüsünün 206 baz çiftinde, B’nin de 455 baz çiftinde ışıma yapmasına dayanılarak agaroz jel elektroforezinde virüslerin pozitif sonuç verip vermediklerinin kontrolü sağlanmaktadır. Kullanılan eküvyonların doğru seçilmiş olması, kullanılan besiyerinin özellikleri, saklama koşulları doğru sonuç elde etmede önemli parametrelerdir.

Özetle hızlı tanı testleri, ekonomik olması, hızlı sonuç vermesi, kolay uygulanması ve ileri teknoloji gerektirmemesi yönlerinden sıklıkla tercih edilmektedir. Yapılan bir çalışma sonucunda, influenzanın sık görüldüğü mevsimde, teşhiste çocuk hastalarda hızlı influenza testlerini kullanmanın; acil serviste istenen laboratuvar test sayısını ve hastaların acil serviste kalış sürelerini azalttığı saptanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü tarafınan laboratuvarlarda her yıl, o sene görülen antijenik değişikliklerin testi için hemaglütinasyon inhibisyon deneyi (HAI) uygulanmaktadır.

İNFLUENZANIN EPİDEMİYOLOJİSİ

Grip insandan insana kolaylıkla bulaştığı bilinen bir hastalık olmasına rağmen grip etkeni olan influenza virüsünün esasında bu özelliği kazanana kadar pek çok değişime uğraması gerekmektedir. Bu değişimler ise tıp literatüründe antijenik shift ve antijenik drift olarak adlandırılmaktadır. İnfluenza virüsü ilk olarak doğada yabani su ve kıyı kuşlarında bulunmaktadır. Ardından virüsü yabani kuşlardan kapan evcil su ve kümes kuşları da influenza virüsünün taşıyıcısı olabilmektedir. Kuş ve memeli kökenli grip virüsleri bir araya gelip karışarak domuzlara da bulaşabilmekte ve son olarak da bu genetik karışım sebebiyle insanlar da virüs ile enfekte olabilmektedir. İnfluenza virüsleri köpek ve atları ayrıca fok ve balina gibi deniz memelilerini de enfekte edebilmektedir.

Resim2: İnfluenza virüsü döngüsü

Grip toplum tarafından ölümcül bir hastalık olarak değerlendirilmediği halde bahsedilen bariyerleri aşan yeni suşların ortaya çıkmasının tüm dünya için ciddi tehlike oluşturduğuna dikkat çekmek ve bu konuda alınması gereken önlemlere  dahil olmak gerekmektedir.

İnfluenza virüsleri yapısal özelliklerine bağlı olarak sürekli antijenik ve genetik değişimlere uğramaktadır. Bunun sonucunda epidemilere yani bölgesel salgınlara veya pandemilere yani küresel salgınlara sebep olabilmektedir.  Bu risk  nedeniyle virüslerin sürekli izlenmesi ve virüs suşlarının tanımlanması gerekmektedir. Bu takibin sağlanması ve farkındalığın artması için Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)  ‘’Küresel İnfluenza Sürveyans Ağı ‘’ (GISN) ile influenza sürveyansını yürütmektedir. GISN influenza virüs suşlarının belirlemesine ek olarak bu suşların takibi ile mutasyona uğramış yeni virüs suşlarının tespitinden sorumludur. Bu takip olası pandemilere karşı hazırlıklı olunması konusunda önem arz etmektedir.

Bölgesel ve küresel salgınlar oluşturabilme yeteneği ile diğer virüslerden ayrılan influenza  virüsü son 200 yıl içinde sebep olduğu pandemiler ile milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuştur. Mevsimsel grip tablolarının ötesinde hiç kimsenin bağışık olmadığı yeni bir influenza alt tipinin ortaya çıkması durumunda influenza pandemisi (veya global epidemi) görülebilmektedir.

Epidemiyolojik sınırlar dahilinde aynı anda dünyada geniş bir alanda görülen salgın hastalıklar pandemi olarak kabul edilmektedir. Fakat grip salgınlarının pandemi olarak kabul edilmesi için hem epidemiyolojik hem virolojik açıdan değerlendirilmesi gerekmektedir.  Grip salgınının pandemi olarak değerlendirimesi için dünya genelinde görülmesinin yanı sıra insandan insana kolaylıkla bulaşabilen, enfeksiyon oluşturan ve etken antijenik yapısı farklı yeni bir virüs tespit edilmiş olmalıdır. Bu yeni virüs bilinen bir  İnfluenza A alt tipinin yüzey proteinlerinin bir ya da ikisinde birden önemli bir değişiklik oluştuğunda görülmektedir. Bu yeni virüse karşı kimse bağışık değildir ve bu virüsün kişiler arasında bulaşma kapasitesi varsa, pandemi gelişebilir demektir.

Son 2 yüzyıl içerisinde görülen pandemilerin ilki 50 milyon insanın ölümüyle sonuçlanan 1918 ispanyol grip pandemisidir. Ardından 1957 Asya gribi pandemisi 1968 Hong Kong gribi pandemisi kayıtlara geçmiştir. Son olarak 2009 A(H1N1) grip pademisi yine milyonlarca insanın ölümü ile sonuçlanmıştır. 30 – 40 yıl aralıklar ile ortaya çıkan ve meydana geldiğinde ölüm sayısı milyonları bulan bu pandemilerin yeniden tekrar edebileceği ve gerekli önlemlerin alınması gerektiği unutulmamalıdır. Yakın gelecekte influenza pandemisi görüldüğü takdirde yeterli hazırlık yapılmamış ise karşılaşılabilecek zorluklar şu şekilde olacaktır;

-Teknolojinin gelişmesi ile artan seyahat sayıları ve ulaşım kolaylığı virüsün hızla yayılmasına da zemin hazırlayacak ve yeterli hazırlık için vakit bulunamayacaktır.

-Ülkelerin sınırlarını kapatması ve giriş çıkışları engellemesi virüsün yayılımını durdurmak için yeterli olmayacaktır.

-Geçmiş pandemilerden anlaşıldığı üzere, sağlıklı olan çok sayıda genç erişkinin ölümüne sebep olacaktır.

-Sağlık kurumları ve sağlık çalışanlarının sayısı  yetersiz kalacaktır.

-Aşılar ve antiviral ilaçlar ve sekonder enfeksiyonları önlemek için yeterli ilaç bulunamayacak ve düzensiz dağılım görülecektir.

-İşe devamızlık  oranı %40 ları bulabilecektir.

-Ölüm sayısı hızla artacaktır.

Resim3: Sokakta yürüyen bir çift. İspanyol Gribi 1918.

Bu maddeleri sayısal verilerle desteklemek gerekirse  DSÖ’nün hazırladığı en iyimser senaryolara göre olası influenza pandemisi durumunda çok kısa bir zaman dilimi içerisinde dünya çapında;

  • 233 milyon hasta polikliniklere başvuracak,
  • 5.2 milyon hasta hastaneye yatacak,
  • 7.4 milyon ölüm gerçekleşecektir.

 

Gribi önlemenin en etkili yolu aşılamadır. Aşının koruyuculuğu zamanla azalır ve bu nedenle influenzaya karşı korunmak için yıllık aşılama önerilmektedir. Enjekte edilen inaktif influenza aşıları dünya genelinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Sağlıklı yetişkinler arasında, dolaşımdaki virüsler aşı virüsleriyle tam olarak eşleşmediğinde bile influenza aşısı koruma sağlar. Bununla birlikte, 65 yaşından büyükler için, grip aşısı hastalıkların önlenmesinde daha az etkili olabilir, ancak hastalık şiddetini, komplikasyonları ve ölümleri azaltır. Aşılama, özellikle influenza komplikasyonlarının görülme ihtimali yüksek olan kişiler için ve yüksek risk altındaki bu insanlarla yaşayan veya bu insanların bakımını yapan kişiler için önemlidir. DSÖ özellikle aşağıdaki gruplar için yıllık aşılama önerisinde bulunmaktadır:

  • Hamileliğin herhangi bir aşamasında hamile kadınlar
  • 6 ay ila 5 yaş arası çocuklar
  • Yaşlı bireyler (65 yaşından büyükler)
  • Kronik tıbbi şartlara sahip bireyler
  • Sağlık çalışanları

Çocuğunuz risk grubunda değilse bile grip olma riskini azaltır!

İnfluenza çocuklar için tehlikelidir. Her yıl milyonlarca çocuk mevsimsel grip hastalığına yakalanmaktadır. Binlerce çocuk hastaneye yatırılmakta ve bir çok çocuk gripten ölmektedir. Özellikle 5 yaşından küçük çocuklar tıbbi bakıma ihtiyaç duyarlar.

Yaşlı insanlar grip aşısı için daha zayıf bağışıklık yanıtlarına sahipler olsalar bile aşılanmak grip olma riskini azaltır!

Bazı yaşlı erişkinlerin grip aşısı A (H3N2) bileşenine karşı daha zayıf bağışıklık yanıtlarına sahip olmasına rağmen, bu yaş grubundaki insanların her yıl aşılanmasının bir çok nedeni vardır. 65 yaş ve üstü kişiler, ciddi hastalık, hastaneye yatma ve gripten ölüm riski daha yüksektir. Grip aşılarının etkinliği, bazı yaşlı insanlar arasında (özellikle influenza A (H3N2) virüslere karşı) daha düşük olabilirken, önemli yararların görüldüğü mevsimler vardır. Bu özellikle influenza A (H1N1) ve influenza B virüslerine karşı doğrudur. Grip aşısı hastaneye yatış ve ölüm gibi daha ciddi sonuçlara karşı koruma sağlamaktadır. Aşılanan, ancak yine de hasta olan insanlarda, hastalığın şiddetini azalttığı çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir.

65 yaş ve üstü kişilerin farklı fizyolojik özellikleri olduklarını ve sağlık, aktivite, hareketlilik düzeyleri ve tıbbi bakım ararken davranışları açısından farklı olduklarını hatırlamak önemlidir. Bu grup, sağlıklı ve aktif olan ve duyarlı bağışıklık sistemine sahip olan kişilerin yanı sıra bağışıklık sistemini zayıflatacak temel sağlık koşullarına sahip olan ve vücutlarının aşılamaya cevap verme kabiliyetine sahip olanları içerir. Bu nedenle, grip aşısının yararlarını değerlendirirken, bir çalışmanın bulgularının sunabileceğinden daha geniş bir resme bakmak önemlidir.

Resim 4: Kuş gribi salgın döneminde itlaf edilen hayvanlar

GRİP AŞISI İLE İLGİLİ YANLIŞ BİLİNENLER

TÜİK 2017 sağlık verilerine göre; Türkiye’de son 12 ayda grip aşısı olan bireyler %2,6’dır. Bu oran 2015 verilerinde %3,3’tür. Oysa dünya üzerinde 2016- 2017 sezonunda aşılama çalışmaları 5.3 milyon vakayı, 2.6 milyon hastaneye başvuruyu ve bir kısmı yoğun bakımda olmak üzere 85.000 hastane yatışını önlemiştir.

2018’de sonuçlanan bir çalışmaya göre ise, 2012 – 2015 yılları arasında yapılan grip aşılamaları, yetişkinlerde influenza yüzünden yoğun bakıma yatış riskini %82 oranında azaltmıştır. Ayrıca gebe ve lohusa kadınların influenzadan hastaneye yatışlarını %40 oranında azalttığı, influenzadan yatışı olan yetişkinlerin yoğun bakıma yatış oranını %59 oranında azalttığı ve yoğun bakıma yatırılan kişiler arasında aşı olanların ortalama 4 gün daha az yatış sürelerinin saptandığı bilgileri de mevcuttur.

Eğer o sene aşının içerisindeki suşlar dolaşımda olan baskın suşlara karşı immün cevap geliştirebilirse; hastalığa karşı %40-60 arası daha iyi bir koruma sağlamaktadır. 2011 yılında, Amerika’da yapılan bir çalışmaya göre aşılanmamış sağlık çalışanlarının %18,7’si hastalanırken; aşılanmış olan sağlık çalışanlarında hastalık oranı %6,5’tir. Tüm veriler aşılanmanın avantajlı olduğunu gösteriyorken özellikle grip aşısına karşı toplumda bulunan önyargılar sebebiyle aşılanma oranları gün geçtikçe daha da düşmektedir.

Resim 5: St. Louis Kızıl Haç Motorlu Birlikleri 1918

Grip aşısı olmanın gribe yol açtığı düşüncesi , toplumda inanılan yanlış bilgilerin başında gelmektedir. Bu durumun gerçekliği çift kör bir klinik araştırma yapılarak incelenmiştir.Bir gruba grip aşısı, diğerine salin uygulanarak çalışılmıştır. Sonuç olarak uygulama alanında ağrı ve kızarıklık dışında gruplar arasında anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Diğer iddialara tablo 1’de değinilmiştir.

Aşı uygulaması sonrası grip benzeri semptomların 4 sebebi olabilir:

1- Kişiler Rhinovirüs gibi Influenzadan farklı bir etkenle soğuk algınlığına yakalanmış olabilir.

2- Kişiler, aşının immün yanıtı tam olarak geliştirmesi için gerekli olan iki haftalık süreç esnasında veya aşının uygulanmasından önce Influenza virüsü ile enfekte olmuş olabilir.

3- Kişiler aşıda bulunmayan bir Influenza virüs suşu tarafından enfekte olmuş olabilir.

4- Kişilere yapılan grip aşısı tutmamış olabilir (Grip aşısının içindeki tüm suşlar dikkate alındığında, son yıllarda yapılan etkililik çalışmaları %20 ile %50 arasında değişmektedir.)

Olası aşı ve ilaç yan etkilerinin raporlanması ruhsatlandırma sonrası büyük önem taşımaktadır. Raporlama yapılması, aşının ve ilacın kar-zarar dengesinin sürekli olarak izlenmesine olanak sağlamaktadır. Aşı Sonrası İstenmeyen Etki İzleme Sistemi, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Ayrıca gözlemlenen olası ilaç yan etkileri herkes tarafından Türkiye Farmakovijilans Merkezi (TÜFAM)’ne bildirilebilmektedir.

Tablo 1. Aşı karşıtı iddialar, iddiaların doğrusu ve sonuç

Sıra No.İddiaDoğrusuSonuç
1.Ben hiçbir zaman grip olmam.Bugüne kadar influenza veya bir başka etkenle karşılaşıp hasta olunmamış veya sadece hafif belirtilerle grip atlatılmış olabilir.Çoğu insan hayatı boyunca trafik kazası geçirmemiştir. Yine de emniyet kemerinin olası bir kazada hayat kurtaracağı bariz bir bilgidir.
2.Grip aşısı işe yarasaydı, her yıl aşı olmamız gerekmezdi.Grip aşısının koruyuculuğu bir senedir. Bunun sebebi influenza virüsünün çok hızlı mutasyona uğraması ve yeni virüs suşlarının oluşmasıdır.Uygulandığı yıl dolaşımda olan alt tiplere karşı aşılanıldığında %70-90 arası bir koruyuculuğa sahiptir. İmmün yanıtı istenilen düzeyde oluşturamasa ve hastalığı önleyemese bile komplikasyonlarından ve hastaneye/yoğun bakıma yatışlardan korumaktadır.
3.Ellerimi yıkıyorum, hijyenime dikkat ediyorum, kalabalık/riskli ortamlarda maske bile kullanıyorum. O halde ben zaten hasta olmam.Influenza virüsü semptomlarını enfekte olduktan en az 1 gün sonra göstermektedir. Bu süreçte hastanın bulaştırıcılığı mevcuttur. Hastaların yaklaşık %50’si asemptomatik olarak seyreder.Aşı olmak; sizi ve çevrenizdekileri(özellikle bebek, çocuk, yaşlı, kronik hastalığı olan) korumanın en etkili yoludur.
4.Ben zaten sağlıkçıyım, hasta olursam kendime nasıl iyi bakacağımı biliyorum.Hasta olan sağlık çalışanları bunu toplumun diğer bireylerine yaymakta en etkili meslek grubudur. Asemptomatik kuluçka dönemi ve damlacık yoluyla bulaşması nedeniyle ateşli solunum yolu hastalıkları salgınlarına yol açabilirler.Yapılan çalışmalar sağlık çalışanlarının hastalığın bulaşında önemli konak merkezleri olabileceğini ve bu gruba yapılan aşılamanın mortaliteyi ve morbiditeyi azalttığını ayrıca maliyet-etkili olduğunu göstermektedir.
5.Grip, soğuk algınlığının biraz daha ağır formudur. İlaçsız yedi günde, ilaçla 1 haftada geçer.Grip, boğaz ağrısı, burun akıntısı, hapşırma, ses kısıklığı ve öksürük gibi semptomlara yol açabilir. Amerika’da geçen yıl 900.000 insan hastaneye yatmış ve 80.000 insan grip nedeniyle ölmüştür.Influenza olarak isimlendirdiğimiz gribin tedavisinde Oseltamivir-Zanamivir denilen ilaçlar kullanılır. Aşı olmak, yan etki ve komplikasyonlar açısından tedaviden daha avantajlıdır.
6.Ekim ayında aşı olmayı unuttum. Artık aşı olmamın bana bir faydası olmaz.Grip aşısını, influenza virüsünün dolaşımda olduğu Ekim – Mayıs ayları arasında herhangi bir zaman olabilirsiniz.Grip aşısı olmanın zamanı yoktur. İlk 6 ay daha iyi koruduğu için Ekim başında önerilmektedir.
7.Müslümanları günaha sokmak için, grip aşısının içine kasıtlı olarak domuz ürünleri konuluyor.Aşı içerikleri hem üretici hem de kullanıcı bir çok kuruluş tarafından kamu veya özel laboratuvarlarda test edilmektedir. Ayrıca aşı içeriğinde kullanılan kimyasal işleme tabi tutulmuş domuz ürünlerinin haramlığı İslam alimleri tarafından halen tartışılmaktadır.Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunca açıklanan aşı içeriğinde küçük miktarlarda yumurta (ovalbumin, tavuk proteinleri), neomisin, formaldehit veya oktoksinol-9; tampon çözeltisi olarak ise sodyum klorür, potasyum klorür, disodyum fosfat dihidrat, potasyum dihidrojen fosfat ve enjeksiyonluk su bulunmaktadır. Türkiye’de kullanılan 2017-2018 sezonu grip aşısı içeriğinde domuz ürünü bulunmamaktadır.
8.Grip aşısı içeriğindeki tiyomersal/timerosal civa içeriği nedeniyle çocuklarımızı otizm yapıyor.Tiyomersal, çoklu flakonlu aşılarda hem adjuvan hem de antibakteriyel ve antifungal olarak kullanılmaktadır. Yapılan birçok çalışmada otizm dahil olmak üzere diğer hastalıklarla bir ilişkisi gösterilmemiştir. Sağlık otoritelerince içeriğinde tiyomersal bulunan aşıları kullanmanın diğerlerine göre ekstra bir sağlık riski içermediği 2010 yılından itibaren defalarca deklare edilmiştir.Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunca açıklanan aşı içeriğinde küçük miktarlarda yumurta (ovalbumin, tavuk proteinleri), neomisin, formaldehit veya oktoksinol-9; tampon çözeltisi olarak ise sodyum klorür, potasyum klorür, disodyum fosfat dihidrat, potasyum dihidrojen fosfat ve enjeksiyonluk su bulunmaktadır. Türkiye’de kullanılan 2017-2018 sezonu grip aşısı içeriğinde tiyomersal bulunmamaktadır.
9.Rüzgarda kaldığım zaman beni cereyan çarpar, hemen grip olurum.Grip hastalığına yakalanmak için Influenza virüsüyle enfekte olunması gerekmektedir. Influenza virüsünün genellikle kış aylarında dolaşımda olmasının esas sebebi, sıcaklık düşüşünün havadaki nem miktarını azaltmasına bağlı olarak virüsün sağkalımını ve yayılımını arttırmasındandır.Rüzgarda kalmak, grip olunmasına sebep olmaz.
10.Ben bir kere aşı oldum o sene bile grip oldum.Grip ve soğuk algınlığı iki farklı hastalık olarak görülmelidir. Belirtileri benzer olsa da neden olan etkenler farklıdır. Ayrıca soğuk algınlığı genellikle daha hafif geçerken; grip ciddi komplikasyonlara(pnömoni, bakteriyel enfeksiyon, hastane yatışı) yol açabilmektedir.Soğuk algınlığının çoğunluğu(yaklaşık %50’si) rhinovirüs olmak üzere 200’den fazla virüs yol açabilirken; grip dediğimizde influenza virüsünün etkeni olduğu hastalıklar kabul edilmektedir.
11.Dünya Sağlık Örgütü vb. uluslararası kuruluşlar bizlere zarar vermek için aşıları kullanmaktadır.Aşıların üretildiği tesislerde hangi yöntemlerin kullanıldığından, içeriklerinde en az miktarda kullanılan maddelerin listesine kadar tüm bilgiler şeffaf olarak tüm dünyaca takip edilebilir şekilde yayınlanmaktadır. Konuyla ilgili otoriteler ve bilim insanları ise bu değerleri çalışmalarıyla desteklemekte veya eleştirmektedir. Aşılarla ilgili tartışılan konuların olması bir yana, insan sağlığının herhangi bir ülkede hedef alınması uluslararası normlar içerisinde yasal görülmemektedir.Aşı olmak; sizi ve çevrenizdekileri(özellikle bebek, çocuk, yaşlı, kronik hastalığı olan) korumanın en etkili yoludur.
12.Aşı bireysel tercihtir, yaptırıp yaptırmama kararı sadece beni bağlar.Aşı sadece kişiyi hastalıktan ve komplikasyonlarından korumak amaçlı değildir. Aynı zamanda toplumdaki hastalığa karşı duyarlı kişilerin virüs ile karşılaşmasını engellemek için de her bireyin diğer bireyler üzerindeki hakkıdır. Toplumsal bağışıklık kavramı, toplumun belirli bir kısmını aşıladığımızda virüsün dolaşımını engellediğimiz için başta immün yetmezliği olan kişiler olmak üzere aşı olamayan hassas grupların da korunması durumudur.Aşı, toplumsal yaşamın sürdürülebilmesinde bireylerin birbirleri üzerindeki haklarından bir tanesi olarak görülmektedir.

KAYNAKÇA

1- Thompson MG ve ark. (2018) Prevent Workgroup; Influenza Vaccine Effectiveness in Preventing Influenza-associated Hospitalizations During Pregnancy: A Multi-country Retrospective Test Negative Design Study, 2010–2016, Clinical Infectious Diseases, https://doi.org/10.1093/cid/ciy737

2- Meşe S. ve ark. (2016), İnfluenza Tanısında ‘’BD Verior’’ Hızlı Antijen Testi RT-PCR Yöntemine Göre Performans analizi, BMC Infectious Diseases 16:481.

3- Houser, K., & Subbarao, K. (2015). Influenza vaccines: challenges and solutions. Cell host & microbe, 17(3), 295-300.

4- Kuster SP, Shah PS, Coleman BL, Lam PP, Tong A, et al. (2011) Incidence of Influenza in Healthy Adults and Healthcare Workers: A Systematic Review and Meta-Analysis. PLOS ONE 6(10): e26239. https://doi.org/10.1371/journal.pone.0026239

5- ÖZDEMİR M. (2011), Konya Bölgesinde Grip Hastalığı Etkeni İnfluenza Virüslerinin Farklı Yöntemlerle Araştırılması, Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

6- ÖZKAYA E. ve ark. (2010), Efficacy of Rapid Diagnostic Testing for Influenza in Reducing Laboratory Tests and Improving Patient Managament in the Pediatric Emergency Department, Çocuk Enf Derg 4: 60-4

7- Shaman J, Pitzer VE, Viboud C, Grenfell BT, Lipsitch M (2010) Correction: Absolute Humidity and the Seasonal Onset of Influenza in the Continental United States. PLoS Biol 8(3)

8- Willis B.C. Wortley P. (2007) Nurses’ attitudes and beliefs about influenza and the influenza vaccine: A summary of focus groups in Alabama and Michigan. Am J Infect Control 35:20–24, Feb. 2007.

9- Burls A. et al. (May 2006) Vaccinating healthcare workers against influenza to protect the vulnerable. Is it a good use of healthcare resources? A systematic review of the evidence and an economic evaluation. Vaccine 24:4212–4221.

10- Cunney R.J. et al. (July 2000) An outbreak of influenza A in a neonatal intensive care unit. Infect Control Hosp Epidemiol 21:449–454.

11- https://www.jointcommission.org/assets/1/6/JC_influenza_myths.pdf [Son Erişim Tarihi: 01.02.2019]

12- https://www.cdc.gov/flu/consumer/prevention.htm [Son Erişim Tarihi: 06.12.2018]

13- https://www.who.int/influenza/spotlight [Son Erişim Tarihi: 06.12.2018]

14- https://www.cdc.gov/flu/about/qa/misconceptions.htm [Son Erişim Tarihi: 06.12.2018]