Geceleri Işıktan Kaçınmak Meme Kanseri Riskini Azaltabilir mi?

MAKALE OKUMA ÇALIŞMA GRUBU

· 3 dk okuma süresi >

YAZAN: Sema Yaşar (Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi)

İLETİŞİM: drsemayasar@gmail.com

 

Günlük, aylık ve mevsimsel doğal ışık / karanlık döngüleri insanlarda biyolojik saati düzenlemede çevresel ipuçlarını oluşturmaktadır. Bu döngü; vücut fizyolojisi, bağışıklık sistemi ve davranışsal işlevlerin günlük ve mevsimsel değişimlerle koordinasyonunu sağlar. Ancak son 100 yılda sokak lambaları, ilan panoları, dekoratif ev aydınlatmaları,  güvenlik amaçlı ve ulaşımdan kaynaklanan aydınlatmalar dahil pek çok kaynaktan ötürü geceleri yapay ışık maruziyetinin artışıyla bu doğal döngü hasara uğramaktadır. Doğal ışığın gün içindeki dalga boyu ve yoğunluk değişikliklerine karşın yapay kaynaklar farklı spektrum ve yoğunlukta ayrıca daha kısa dalga boyunda ışımaktadır. Kısa dalga boylu aydınlatma(440-520 nm) ise melatonin hormonu sentezini etkin bir şekilde baskılayabilmektedir.

Daha önce yapılan pek çok çalışma melatonin hormonu baskılanması veya melatoninden bağımsız olarak uyku / uyanıklık döngüsünün bozulması sebebiyle bağışıklık sisteminin etkilenmesi ve hücre döngüsünde oluşan değişiklikler, daha yüksek bir meme kanseri riskine işaret etmekteydi. Ayrıca melatonin baskılanmasının, DNA metil gruplarının kaybı veya hipometilasyonu ile karakterize epigenetik modifikasyonlarla sonuçlandığı kaydedilmiş, melatonin tedavisinin bu süreci tersine çevirip DNA metilasyon düzeylerinin geri kazanılmasına yol açtığı gösterilmişti.

Tüm bu bulguların ışığında, geceleri yapay ışık maruziyeti ve meme kanseri arasındaki ilişkiyi doğrudan incelemek amacıyla Integrative Cancer Therapies dergisinde Haziran 2016 tarihinde yayınlanan bir çalışmada(doi: 10.1177/1534735415618787), toplam 278 kadının meme kanseri tanısından önceki 10. ile 15. yıllar arasındaki 5 yıllık döneminin ışık alışkanlıklarına ilişkin verileri bir anket kullanılarak toplanıyor. Olgular Soroka Tıp Merkezi, Beer-Sheva’daki Kapsamlı Kanser Merkezi ve Tiberius’taki Baruch Padeh Poria Tıp Merkezi’ne giden meme kanseri hastalarından; sağlıklı kontrol grubu ise hastaların arkadaşlarından ve okullardaki kişisel toplantılarla çalışmaya alınıyor (93 hasta 185 kontrol). Meme kanseri ve başka bir kanser öyküsü bulunmayan kontroller, yaş ve ikamet bölgesine göre meme kanseri hastaları ile eşleştiriliyor. Katılımcıların tümü 29 ile 91 yaş aralığında, İsrailli-Yahudi ve vardiyalı işlerde çalışmayan kişilerden oluşuyor. Ankette katılımcıların uyku süresi, geceleri uyanma sayısı, uyku kalitesi,  yatak odasındaki ışık yoğunluğu, uyumadan önce gece lambası, yatak aydınlatma lambası kullanımı, TV karşısında uyuyakalma sıklığı, odanın panjurlarını gece boyunca kapalı tutma, güçlü yapay aydınlatmalara yakın konumda yaşama gibi pek çok kriter sorgulanıyor.

İsrailli kadınların meme kanseri tanılarından 10 ile 15 sene öncesinde, riski etkilediği düşünülen değişkenler*

Değişkenlerp Anlamlılık DeğeriOdds Oranı
(%95 Güven Aralığında)
Uyku süresi**.030.74 (0.57-0.97)
Uykuya dalmadan önce yatak ışığıyla okuma yapmak.020.81 (0.67-0.97)
Gece boyu panjurlar kapalı uyumak.040.82 (0.68-0.99)
Güçlü yapay ışık kaynaklarının yakı- nında uyumak.011.52 (1.10-2.12)

* 93 vaka, 185 kontrol temel alınmıştır. **Ortalama 20 dk fark mevcut (vaka: 7.47 ± 1.47 , Kontrol: 8.04 ± 1.05)

Vaka ve kontrol grupları arasında yapay ışık maruziyeti değişkenlerini karşılaştırmak için yapılan regresyon analizine göre anlamlı farklar yalnızca uyku süresi, uyumadan önce yatak aydınlatması ile kitap okuma,  gece boyunca panjurları kapalı tutma ve güçlü yapay ışık kaynaklarına yakın ikamet etme arasında ortaya çıkıyor.

Meme kanseri hastalarının, incelenen 5 yıllık dönemde kontrollerden ortalama 20 dakika daha az uyuduğu, daha sık olarak uykuya dalmadan önce yatak aydınlatması kullanarak kitap okuduğu ve nadiren panjurları kapalı tutarak uyuduğu görülüyor. Buna karşın kontrollerin daha az sıklıkla yatak aydınlatması kullandığı ve uyurken panjurları daha sık kapalı tuttuğu görülüyor. Aynı zamanda vaka grubunda güçlü yapay ışık kaynaklarının yakınında ikamet oranı ve uzun süreli ışığa maruziyet daha sık olarak tespit ediliyor. Meme kanseri hastalarının ve kontrollerin iç ve dış ortamlardaki yapay ışık maruziyetlerine etki eden diğer değişkenler ise bu çalışmada önemli ölçüde farklılık göstermemiş. Aynı zamanda yapılan doğum sayısı, ailesel meme kanseri öyküsü, hormon tedavisi varlığı ve mensturasyon düzeni, rutin yeme alışkanlıkları ve dengeli beslenmenin boyutu, alkol ve kahve içimi ile ilişkili değişkenler de incelenmiş ancak gruplar arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır.

Her ne kadar ankette sorgulanan alışkanlıklara yönelik veri toplanmasında hatırlama payı mevcut olsa da, geriye dönük olarak bu alışkanlıkları öğrenmenin başka bir yolunun olmaması ve istatistiksel olarak anlamlı ölçüde ortaya çıkan değerler,  günümüzde hızla büyüyen teknoloji ile birlikte artan yapay ışık kaynaklarının biyolojik döngü ve kanser epigenetiği üzerine etkisini bizlere göstermektedir.