2011 SOMALİ KITLIĞINDA AFET SONRASI ORTAYA ÇIKAN SAĞLIK SORUNLARI

AFETE BAĞLI SAĞLIK SORUNLARI ÇALIŞMA GRUBU

· 16 dk okuma süresi >

YAZARLAR

1 Büşra DEMİR

2 Gülsena BAĞCI

3 Rabia YÜCEL *

1 Rumeysa BULUŞ

2 Tuğfan KÖKTÜRK

  1. Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi
  2. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
  3. Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

*İletişim: rabiayucel@gmail.com

MALNÜTRİSYON

Çocuklarda yeterli beslenme; yaşamın sürdürülmesi ve yeterli büyümenin sağlanabilmesi için gerekli olan kalori, protein, vitamin, mineral ve eser elementlerin vücuda alınması ve kullanılması ile mümkündür. Vücudun ihtiyacı ile alınan enerji veya protein arasındaki dengenin bozulmasına “malnütrisyon” adı verilir. Obezite de bir malnütrisyon kabul edilmekle birlikte, sıklıkla bu terim yetersiz beslenme yerine kullanılmaktır. Çocukluk yaş grubunda, özellikle yeni doğanlarda malnütrisyon ve neden olduğu hastalıklar en büyük halk sağlığı problemlerinden biridir. Malnütrisyon, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde yıllık 8 milyondan fazla ölüme neden olmaktadır. Özellikle 5 yaş altı çocuklarda ishale bağlı ölümlerin %60’tan fazlasının, pnömoni ve malaryaya bağlı ölümlerin %50’den fazlasının, kızamığa bağlı ölümlerin %40’tan fazlasının altında yatan neden olarak malnütrisyon gösterilmiştir. Malnütrisyonun başlıca nedenleri; nütrisyonel alım azlığı, absorbsiyon bozukluğu, kayıpların fazlalığı, kullanım bozukluğu ve ihtiyaç fazlalığı gibi etkenler olup Somali gibi gelişmemiş ülkelerde özellikle alım eksikliğine bağlı malnütrisyon daha ön plandadır.

Malnutrisyon tanısında öykü, fizik muayene ve laboratuvar tetkikleri kullanılarak malnütrisyonun şiddeti belirlenmektedir. Üç günlük diyet listesi, vücut ağırlığı, boy, yaşa göre vücut ağırlığı, boya göre vücut ağırlığı, yaşa göre boy yüzdesi, orta kol çevresi ve deri kıvrım kalınlığı ölçümü, kan sayımı, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri (özellikle albümin, prealbümin) ile vitamin ve mineral düzeylerinin ölçümü tanıda yol göstericidir.

Malnütrisyon sınıflamasında Welcome, Gomez ve Waterlow sınıflaması kullanılmaktadır. Welcome sınıflaması malnütrisyonun tipinin belirlenmesini sağlar. Bu sınıflamaya göre hastalar Marasmus, Kwashiorkor ve Marasmus+Kwashiorkor olmak üzere üçe ayrılır. Marasmus rölatif olarak kalori eksikliğinin, Kwashiorkor protein alımındaki eksikliğin göstergesidir. Marasmus+Kwashiorkor ise sıklıkla marasmuslu bir hastada enfeksiyon durumuna bağlı ortaya çıkan protein eksikliği sonucu oluşan klinik tabloyu göstermektedir. Marasmusta hastalar oldukça zayıf görünümde, cilt altı yağ dokusu azalmıştır. İştahı ve çevreye ilgisi iyidir. Kwashiorkorlu hastalarda protein alım eksikliğine bağlı ödem ve karın şişliği ön plandadır. Gomez sınıflamasında yaşa göre ağırlık ölçümleri kullanılmakta olup malnütrisyonun süresini (akut, kronik) gösterir. Günümüzde boy ölçümünü de içine aldığı ve kronik malnütrisyonu da gösterdiğinden dolayı malnütrisyon sınıflandırmasında Waterlow Sınıflandırması daha çok kullanılmaktadır. Waterlow Sınıflandırmasında malnütrisyon; yaşa göre boy ve boya göre ağırlık oranları kullanılarak “wasted”, “stunded”, “wasted+stunded” olarak 3 gruba ayrılmıştır. Wasting (aşırı zayıflık), yaşa göre boy oranı normalken kilo kaybını ve akut beslenme yetersizliğini; stunding (bodurluk) boya göre ağırlık oranı normale yakınken boy kaybını ve kronik beslenme yetersizliğini; wasting+stunding ise her ikisinde de kayıp olmasını, yani kronik zeminde akut beslenme yetersizliğini göstermektedir.

Tedavi amacıyla nütrisyonel destek verilirken iki temel amaç söz konusudur:

  1. Kısa dönemde hücresel fonksiyonların restorasyonu
  2. Uzun dönemde kaybedilen dokuların yerine konulması

Nütrisyonel desteğin kilo alımı veya serum proteini artışı gibi sonuçları görülemese de bu destek fizyolojik fonksiyonları ve klinik sonuçları düzeltebilir. Etyolojik sebep ne olursa olsun özelikle şiddetli malnütrisyonu olanlarda protein, yağ, glikojen dışında potasyum, fosfat, magnezyum, çinko, selenyum gibi elementler, A, E, C tiamin, pridoksin, riboflavin gibi vitaminler de desteklenmelidir. Beslenme desteğinde tercih edilen yol oral yol olmakla birlikte enteral ya da parenteral beslenme de tercih edilebilir.

Malnütrisyon immün sistemi baskıladığı ve birçok hastalığa zemin hazırladığı için tedavisi önemli ve gerekli bir sağlık sorunudur. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre malnütrisyon; hipoglisemi, dehidratasyon, çeşitli vitamin/mineral/iyon eksiklikleri ve bunlara bağlı gelişen; pmönoni, malarya, menenjit, çeşitli organ enfeksiyonları, HIV/AIDS, dirençli ishal, dizanteri gibi pek çok sağlık sorununa sebebiyet vermektedir. Malnütrisyon özellikle pediatrik hasta grubunda ciddi risk oluşturduğu için araştırmalar, istatistiksel ve medikal veriler genellikle bu grup üzerine yoğunlaşmıştır.

2011 yılında Somali’de gerçekleşen kıtlık felaketi başta malnütrisyon ve malnütrisyonun sebep olduğu sağlık problemleri olmak üzere pek çok sağlık sorununa neden olmuştur. Birleşmiş Milletler Gıda Ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2011 Mart ayında yayınladığı verilere göre 945.000 kişinin akut gıda ve yaşam krizi (Acute Food And Life Crisis-AFLC) tehlikesi altında olduğu ve bunların 535.000’inin acil insani yardıma ihtiyaç duyduğu belirtilmiştir. Somali’nin beslenme durumu, gıda güvenliği durumunun kötüleşmesi, ishal rahatsızlığını artıran temiz su kaynağına erişim problemleri gibi faktörlerin kombinasyonu nedeniyle yaşanan kıtlık, bir süreç halinde 2010’un son altı ayında daha da kötüleşti. Yetersiz beslenen çocuk sayısı yaklaşık yüzde 7 oranında arttı ve yine 2011 mart ayında açıklanan verilere göre 57.000’i ağır beslenme yetersizliği yaşayan olmak üzere 5 yaşın altında akut beslenme problemi yaşayan 241.000 çocuk olduğu tahmin edilmektedir. Her 4 çocuktan biri akut malnütrisyon problemi yaşarken her 17 çocuktan biri tedavisi çok daha zor olan şiddetli malnütrisyon yaşamaktadır. Yaşanan kıtlık felaketinden diğer bölgelere göre daha çok etkilenen güney bölgeleri, akut malnütrisyon yaşayan çocukların %75’ini ve şiddetli son dönem malnütrisyon yaşayan çocukların %80’ini barındırmaktadır.

TEMEL SAĞLIK HİZMETLERİ

2011 yılının ekim ayında yayınlanan OCHA-Somali Kıtlık ve Kuraklık Durum Raporu’ndaki verilere göre 2.6 milyon kişinin, birinci veya temel ikinci basamak sağlık hizmetlerine erişimine yardımcı olmak hedeflenmektedir. Buna ek olarak, acil kızamık aşı kampanyası (çocuk felci ve kızamık aşıları ve A vitamini takviyeleri dahil) Güney ve Orta Somali’nin erişilebilir bölgelerinde 6 ay-15 yaş arasındaki 2.3 milyon çocuğu hedef almaktadır. Acil durum aşı kampanyasının bir parçası olarak, sağlık ortakları 19-21 Eylül 2011 arasında 63.045 çocuğu hedef alan kızamık aşıları yapmıştır. Kismayo bölgesinde akut sulu ishal (acute watery diarrhoea -AWD) vakalarını tedavi etmek için bölgedeki yerel yetkililer geçici bir oral rehidrasyon terapi merkezi kurmuştur. Halk sağlığı farkındalık oturumları da gerçekleştirilmiştir.

3,3 milyon insan güvenli suya ve sanitasyona erişim ihtiyacı duymaktadır. Sağlık ortakları, 30 Eylül itibariyle 1.096.696 kişiyi desteklemiştir. Ocak ayı itibariyle 17 farklı bölgeye su erişimi sağlamış, temmuz ayı itibariyle de 470.000 kişi bu erişimden faydalanmıştır. Ayrıca hem geçici hem de sürekli su sağlanması için çalışılmıştır.

DSÖ’nün Temmuz 2011’de yayınladığı Halk Sağlığı Risk Değerlendirme ve Müdahale raporuna göre bu krizde en yüksek salgın riski kızamıktır. Polio (çocuk felci), boğmaca ve difteri de ortaya çıkabilir. DSÖ ve UNICEF’in uyguladığı aşı programı Somali’de bir yaşındaki çocuklarda kızamık, difteri-tetanoz-boğmaca (DPT) ve çocuk felci (OPV) aşılarını kapsamaktadır. Kızamık ve yetersiz beslenme, birbirlerini daha da şiddetlendirir ve yetersiz beslenen çocuklarda kızamık ile ilişkili komplikasyonlardan kaynaklanan ölüm oranları yüksek olabilir. (diyare ve pnömoni gibi)

Yerinden edilmiş nüfus, akut malnütrisyon ve mikro besin yetersizlikleri ve bunların sebep olacağı komplikasyonlarla karşı karşıyadır. Ayrıca, kalabalık ya da sağlıksız ortamlarda güvenli su, uygun ve yeterli gıda olmadan uzun süre yaşadıkları takdirde, enfeksiyöz hastalıklara (ishal, akut solunum yolu enfeksiyonları) yakalanma riski daha yüksektir. Yerinden edilmiş insanlar arasında güvenli gıda temini, su miktarı ve kalitesi, sağlık koşulları, hijyen sağlanabilirliği ve kamplardaki kalabalık nüfus gibi nedenler kolera, tifo, shigella, Hepatit A ve E gibi hastalıkların kritik belirleyicileridir. Çevresel koşullar nedeniyle artan sivrisinek gibi vektörler sıtma, dang humması ve sarı humma gibi hastalıkların yayılımını artırmıştır.

Akut alt solunum yolu enfeksiyonu (pnömoni, bronşiolit ve bronşit) beş yaşın altındaki çocuklarda önemli bir sağlık sorunudur. Malnütre, düşük doğum ağırlıklı, anne sütü almayan ve aşırı kalabalık koşullarda yaşayan çocuklar, pnömoni gelişme riski açısından özellikle yüksek risk altındadır. Anne sütü almayan, altı aydan küçük bebekler, ilk altı ay boyunca anne sütü alabilen bebeklerden beş kat daha fazla pnömoni sebepli ölüm riskiyle karşı karşıyadır.

Meningokok hastalıkları, enfekte kişilerin solunum damlacıkları yoluyla kişiden kişiye yayılır. Yayılım, mülteci kampları da dahil olmak üzere yerinden edilmiş insanlar arasında yakın temas ve kalabalık yaşam koşulları ile artar. Afrika Boynuzu’nun bir kısmı, menenjit için hiperendemiktir ve Ocak-Mayıs aylarında salgınların görülme eğilimi yüksektir.

Somali’de tüberküloz önemli bir halk sağlığı problemidir. Tüberküloz kontrol çabalarıyla yakından ilgilenen bir ortak ağ oluşturarak başarılı kontrol programları uygulanmıştır. Bu acil durumun akut fazındaki olası tedavide kesinti ve hasta takibi kaybı önemli bir sorundur. Bu nedenle acil duruma müdahale eden sağlık çalışanları ile kurulan ulusal Tüberküloz kontrol hizmetleri arasında güçlü bir iş birliğinin kurulması önemlidir.

Somali Sağlık Kümesi Bülteni’ne göre Orta ve Güney Somali’de 65.700 pnömoni ve akut solunum yolu enfeksiyonu bildirilmiştir. Güney ve Orta Somali’de 683’ü beş yaşın altında olmak üzere 1017’den fazla kızamık vakası görülmüştür ve 13 kişinin kızamıktan dolayı öldüğü bildirilmiştir. Kötü beslenme ve kalabalık kamplar gibi çevresel faktörler bu durumun kötüleşmesine sebep olmuştur.

WHO, Dolow bölgesinde bir saha hastanesi kurmuştur. Temmuz ayında başlatılan aşamalı kızamık aşı kampanyaları, 2.3 milyon hedefin yüzde 42’sine ulaşarak 6 ay-15 yaş arasında 964.240 çocuğu aşılamıştır. Kızamık aşılaması, Banadir’de sadece 656.266 çocuğa ulaşmıştır ve bu bölgeyi hedef alan 750.000 çocuğun yüzde 88’ini oluşturmaktadır. Ayrıca, 1-3 yaş arasındaki 35,771 çocuk, difteri ve çocuk felcine karşı aşılanmıştır. Güney ve Orta Somali bölgelerinde devam eden kızamık kampanyasının bir parçası olarak, WHO ve UNICEF aşı faaliyetleri gerçekleştirmiştir. Kampanya 15 yaşın altındaki 110.000 çocuğu hedef almıştır. Genişletilmiş aşılama programı ile 296 çocuk ve 203 kadın olmak üzere toplam 499 kişi aşılanmıştır. Yaklaşık 170 kadın, doğum öncesi ve doğum sonrası bakım almıştır.

Toplam 903.414 çocuğa A vitamini desteği verilmiştir. Hamile 178.958 kadın da tetanoza karşı aşılanmıştır. Aşıdan yararlananların yüzde 50’sinden fazlası güneyde Banadir, Bakool, Bay, Gedo, Hiraan ve Aşağı Juba bölgelerinde bulunmaktadır.
2011 yılının Eylül ayında, Güney Somali’de toplam 1323 şüpheli sıtma vakası rapor edilmiştir. Sıtmaya yanıt olarak, WHO ve UNICEF, merkezi, güney ve kuzey Somali’de bulunan 40 büyük hastaneye böcek ilacı ve cibinlik dağıtmıştır. Sıtmanın önlenmesi amacıyla Kuzeydoğu bölgesinde 15 köyde ilaçlama çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Potansiyel sıtma salgınlarına erken teşhis ve tedaviyi içeren bir sıtma acil durum hazırlık planı uygulanmıştır.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, Mogadişu’daki Banadir Hastanesi’nden, 16474 AWD / kolera vakası bildirilmiştir. İki yaşın altındaki çocuklar, bildirilen tüm vakaların %49’unu ve rapor edilen tüm ölümlerin %45’ini oluşturur. Kadınlar hastanedeki tüm AWD vakalarının %47’sini oluşturur. WHO, Lower Juba’daki Kismayo hastanesine iki diyare hastalığı kiti ve 15 kolera yatağı gönderdi. Sağlık Ortakları, her biri Banadir, Bay, Galgaduud, Aşağı Juba, Orta Juba, Aşağı Shabelle ve Batı Galbeed’in yedi bölgesinde ayda ortalama 10.000 kişiyi hedefleyen 24 adet mobil klinikte hizmet vermektedir.
Eylül sonunda, AWD / kolera vakaları yoğunluğu büyük ölçüde azaldı. Merka Hastanesinde Lower Shabelle bölgesindeki kolera tedavi merkezi vaka sayısında %72’lik bir düşüş bildirdi. Kuzey Batı Somali’de 5300 haneye sıtma için ilaçlama kampanyası gerçekleştirildi.

DSÖ Banadir’de tıbbi malzeme dağıttı. Mogadişu’daki Hormud kliniğine bir adet diyare kiti sağlandı. WHO sağlık tesislerini iyileştirmek ve AWD yayılımını önlemek için Kismayo Hastanesindeki tuvaletlerin rehabilitasyonunu desteklemiştir.

Relief International (RI), ülke içinde yerinden olmuş kişilerin ve Mudug bölgesindeki ev sahibi toplulukların temel sağlık hizmetlerini sağlamaktadır. RI, aşıyla önlenebilir çocukluk hastalıklarına karşı 1.828 çocuğu aşılamıştır.

MENTAL SAĞLIK VE PSİKOSOSYAL DESTEK

İnsani acil durumlarda yetişkinler, ergenler ve çocuklar birçok travmatik olaya maruz kalmaktadır. Bu gibi olaylar, duygusal, bilişsel, davranışsal ve somatik sorunları tetikler. Bu kriz anlarında yaşanan kayıplar ve kaos ortamı, akut stres ve post travmatik stres bozukluğuna sebep olabilir. Akut stres yaşayan insanlar, geniş, spesifik olmayan, psikolojik ve tıbbi olarak açıklanamayan fiziksel şikayetler sunabilir. Post travmatik stres bozukluğunda travmatik bir olaydan sonra, bazı semptomların (olay anını yeniden yaşama, olayın yaşandığı yer ve çevresinden kaçınma ve artmış tehdit duygusu vb.) bir aydan fazla sürdüğü ve günlük hayatın idamesinde önemli derecede güçlük çekildiği görülmektedir.

Hayatın başlangıcında anne ve çocuk arasında güçlü bir bağın oluşması, hayatın ilerleyen dönemlerinde bilişsel, duygusal ve sosyal gelişme aşamalarını etkileyen önemli bir adımdır. Malnütrisyon ve psikososyal uyarının azlığı çocuk gelişimini yüksek oranda etkiler. Şiddetli bir gıda sıkıntısı mikrobesin eksikliklerine de neden olur. Bu da hem sosyal hem de fiziksel yönden yaşayışlarını olumsuz etkileyebilir, hatta ömür boyu engelliliğe neden olabilir. Birçok ebeveyn kendi zihinsel ve fiziksel sorunlarıyla ilgilenirken çocuklarını psikososyal yönden uyarmayı unutabilir.

Kıtlık anında, beslenme yetersizliği ve uyarılma eksikliği gibi sorunlardan birine maruz kalmanın diğerinin eksikliğine de neden olabileceği ve böylece kısır bir döngü oluşturabileceği düşünülmektedir. Yani psikososyal destek içeren beslenme programları, psikososyal destek içermeyen beslenme programlarına göre çocukların fiziksel ve zihinsel gelişiminin desteklenmesinde çok daha etkilidir. Buna ek olarak, etkilenen toplumdaki her yaştan insan, devam eden tehlike, kayıp, travma ve değişen veya belirsiz sosyal koşullardan kaynaklanan sıkıntı belirtileri geniş bir yelpazede ortaya çıkmaktadır. Sağlık hizmetleri için psikolojik sorunları şiddetine göre sınıflandırmak önemlidir. Psikolojik ilk yardım verilirken, kliniklerde tedavi uygulanırken bu sınıflandırma etkili olmaktadır.

Mikrobesin yetersizliklerinin psikolojik durum üzerindeki etkisine bakacak olursak;

Vitamin B12: Klinik araştırmalar, Vitamin B12’nin, semptomların başlangıcından önce uygulanması durumunda demans belirtilerinin başlangıcını geciktirdiğini göstermiştir. 

Folat: Depresyon hastalarının sağlıklı kişilere göre %25 daha düşük kan folatı seviyesine sahip olduğu gözlemlenmiştir. Kontrollü bir çalışmada, 500 mcg folik asitin antidepresan ilaçların etkinliğini arttırdığı gösterilmiştir

Kalsiyum: Yapılan bir araştırmada seçici serotonin alım inhibitörleri (SSRI’lar) kalsiyumların kemiğe emilimini engelleyip, travma/düşme sonucu kemiklerin kırılmasına ve osteoporoza neden olabilir. 

İyot: İyot, serebral hücrelerin enerji metabolizmasını sağlar. Hamilelik döneminde, iyotun diyetle eksik alınması bebekte hiporitoidi ve zeka geriliğine neden olur.

Demir: Demir, oksijenasyon için, serebral parankimde (sitokrom oksidaz yoluyla) enerji üretmek için ve nörotransmitterlerin, miyelinin sentezi için gereklidir.  Umblikal arterdeki demir konsantrasyonları, fetüsün gelişimi sırasında ve çocuğun IQ’su ile bağlantılı olduğundan kritiktir; Demir eksikliğine bağlı infantil anemi, bilişsel işlevlerin gelişmesinde bozulmaya neden olur. Ayrıca dikkat eksikliği olan çocuklarda demir eksikliği daha sık  görülmektedir.

Lityum: Lityumun antimanik, antidepresan ve antiseptik özellikli olup bipolar bozukluk tedavisinde kullanılmaktadır.

Selenyum: Düşük selenyum alımının ruhsal durumla ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur.

Çinko: Yapılan araştırmalarda, klinik depresyonu olanlarda çinko düzeylerinin daha düşük olduğu, oral çinko tedavisinin antidepresan tedavinin etkinliğini artırdığı gösterilmiştir.

Bu mikrobesinlere ek olarak B vitamini ve Kromun da psikososyal gelişim üzerinde etkilerinin olduğu birçok araştırma ile gösterilmiştir.

OCHA 20 Ağustos 2011’de yayınladığı raporda Afgooye Koridoru ve Mogadişu’da toplam 130 korunmasız kadının, maddi yardım ve geçici barınma olanağı almaya devam ederken, Jowhar’da yaşayan 130 kadına Mesleki Eğitim Merkezi’nde (VTC) konaklama da dahil olmak üzere burs verildiğini, Afgooye’deki kadınların on dört toplum merkezinde rehabilite edildiğini ve mağdurlara psikososyal destek sağlayacak dört danışmanın ayarlandığını belirtmektedir.

AFET MÜDAHALE PLANI VE RİSK YÖNETİMİ

Afet ve acil durum müdahale planı afet zamanında, hızlı, etkili ve koordineli olarak müdahale edebilmek ve etkilenen toplulukların acil yardım ihtiyaçlarını zamanında, hızlı ve etkili olarak karşılayabilmek için, mahalle, ilçe veya il düzeyinde yerleşmelerin karşı karşıya bulundukları tüm tehlikeleri ve muhtemel afetlerde uğranacak kayıp ve zararları, afet senaryolarıyla gerçekçi biçimde ortaya koymaktadır. Kimlerin, ne zaman, nerede, hangi görev ve yetki ile hangi imkân ve kaynakları kullanarak olaya müdahale edeceklerini belirlemektedir. Eğitim ve tatbikatlarla sürekli yenilenen ve geliştirilen bir plandır. Afet müdahale planının amacı; afet ve acil durumlara ilişkin müdahale çalışmalarında görev alacak hizmet grupları ve koordinasyon birimlerine ait rolleri ve sorumlulukları tanımlamak, afet öncesi, sırası ve sonrasmüdahale planlamasının temel prensiplerini belirlemektir.

Afetler; araştırmanın daha kolay ilerlemesini sağlamak ve afete müdahalenin daha sistematik olarak yapılmasını sağlamak amacıyla belli aşamalara ayrılarak incelenir. Afet süreci farklı kişiler tarafından farklı şekillerde aşamalandırılabilmekle birlikte genel olarak afete hazırlık, afete müdahale, afet sonrası iyileştirme, afetin etkilerini azaltma şeklinde sıralanabilir. Lowell J. Carr 1932’de yaptığı sınıflandırmada afet sürecini üç ayrı faza ayırmaktadır. Bu üç faz aşağıdaki gibidir:

  • Prodromal Dönem: Afetin gerçekleşmesine sebep olan etkenler ortaya çıkması
  • Karışıklık ve Yerinden Olma Evresi: Afetin gerçekleşmesi, insanların zarar görmesi ve afete müdahalenin olması 
  • Yeniden Düzenleme ve Onarım Aşaması: Zarar gören insanların zararının giderilmesi ve toplumun tekrar afet öncesi döneme geri dönmesi

Bundan sonraki yıllarda afet fazları ile ilgili çok az değişiklik ile karşılaşılmıştır. 2011-2012 yılları arasında Afrika Boynuzu Krizi 13 milyon kişiyi etkilemiştir. Erken Uyarı Sistemi (Early Warning System-EWS) yağış oranlarına, ülkedeki hasat verimine, ülke güvenliğine, gıda fiyatlarına, ülkedeki enflasyona ve insanların gıdaya ulaşılabilirliklerine bakarak veri toplar. Topladığı bu verileri değerlendirerek gerçekleşebilecek gıda krizlerini zamanında belirler ve gıda krizine uygun bir müdahalenin yapılmasını olanaklı kılar. 2011 Somali krizinde erken uyarı, zamanında yapılmıştır ancak müdahale için yeterli kaynaklar bulunmamaktadır. Erken uyarı yapılmasına rağmen erken müdahalenin gerçekleşmemesi yıllardır devam eden genel bir sorundur. Krizin çok fazla nedeni olmakla birlikte 3 ana etken mevcuttur: kuraklık, çatışma, gıda fiyatlarında artış. Bu nedenlerin yanı sıra sivil güvensizlik, yönetim eksikliği, çevresel bozulma ve artan iklim değişikliği de krize sebep olmuştur.

Entegre Gıda Güvenliği Faz Sınıflandırması (IPC) Somali’de kullanılmak üzere Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün Gıda Güvenliği Analiz Birimi (FAO) tarafından geliştirilmiş ve bundan sonraki birçok kıtlıkta yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. IPC ölçeği gıda güvenliği, beslenme ve maddi olanaklarla birlikte krizi ve stratejik tepkileri de göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır.

Kıtlığın ilanı uluslararası bir müdahalede bulunulmasına sebep olsa da yeterli bir müdahale yapılabilmesi için kıtlık ilanını beklemek başarısızlığa yol açmaktadır. Bunun sebebi kıtlığın belli bir aşamadan sonra ilan edilmesidir. Yani erken müdahalenin gerçekleşmiş olması kıtlık ile mücadele etmek için önemli bir etkendir. Kıtlığı ilan edebilmek için üç kriterin de belirli eşik değerlerine ulaşmış olması gerekmektedir. Bu üç kriter gıda tüketimi, beslenme ve ölüm oranıdır. Krizin ilanının insani, mali ve siyasi sonuçları göz önünde bulundurulduğunda eşiklerin uygunluğu meşru bir tartışmaya sebep olmuştur.

Global Food Security’nin 2012’de yayınladığı makalede de yer aldığı üzere Somali’de kıtlığa müdahale için belirli bir plan bulunmamaktaydı. Belirli bir müdahale planı olmadığından kıtlığı önleyebilmek adına nakit yardımlar yapılmıştır. Bu yapılan yardımlar oldukça tartışmalı bir konuydu ve bu uygulama dört ana sorunu gündeme getirmiştir:

  1. Yardım kuruluşlarının bölgeye erişimi
  2. Yapılan yardımların El-Shabaab tarafından vergilendirilmesi veya vergilendirilmemesi.
  3. Yapılan yardımların gıda tedarikçisinin piyasaya müdahalesini teşvik edip etmeyeceği
  4. Paranın gıda fiyatlarını ve enflasyonu arttırıp arttırmayacağıdır.            

Müdahale analizini yürütmek için başka bir kurumun olmaması nedeniyle Kıtlık Erken Uyarı Sistem Ağı (Famine Early Warning System Network- FEWS NET) ve Gıda Güvenliği ve Beslenme Analiz Birimi (The Food Security and Nutrition Analysis Unit- FSNAU) piyasa analizi gerçekleştirmiş ve nakit paranın piyasayı hareketlendireceği, usulsüzlük yaratamayacağı sonucuna varmıştır. Dünya Gıda Programı (World Food Programme-WFP), Eylül 2011’de benzer bir analiz yapmış ve büyük ölçüde aynı sonuca ulaşmıştır. Ancak arz talep uygulamalarının arasında daha iyi bir ilişki olması gerektiğini ileri sürmüştür. Resmi değerlendirme henüz tamamlanmamış olsa da nakit yardımın gıda ve diğer temel gereksinimlere daha iyi erişime imkan sağladığı için başarılı olduğu varsayılmaktadır. Bununla birlikte, bu belirgin başarıyı Somali’ye özgü kılan bazı faktörler vardır. Birincisi, uzun süren ihtilaf geçmişine rağmen, Somali’deki ticaret hayatının sekteye uğramadan devam etmesi. İkincisi ise Somali’nin nispeten son teknoloji telefon şebekeleri ve nakit transferlerinin dağıtılabildiği canlı bir enformel bankacılık sektörünün olmasıdır.

Kısacası hem para hem de beslenme programları, kıtlık müdahaleleridir. Kıtlık ile mücadele için müdahalelerin ne olması ve hangi birimler tarafından yönlendirmesi gerektiğine dair net bir mekanizma olmayıp temel olarak iyileştirilmesi gereken iki ana konu; mevcut koordinasyon ve müdahale analizi yani hangi şartlar altında hangi müdahale seçeneğinin daha uygun olduğunun belirleme sürecidir.

KAYNAKÇA

  1. Herbert V. The five possible causes of all nutrient deficiency: illustrated by deficiencies of vitamin B12,  The American Journal of Clinical Nutrition; 1973;26:77-86
  2. Dündar N, Dündar B. Malnütrisyonlu çocuğun değerlendirilmesi, Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi; 2006:13(4)/ 39-42
  3. FAO.Food Security And Nutrition Analysis Report, Mart 2011
  4. WHO. The Horn of Africa: Drought and Famine Crisis Report.July 2011
  5. WHO. October 2010. Communicable Diseases  and Severe Food Shortage-Technical Note
  6. Waterlow JC. Classification and definition of protein-calorie malnutrition. British Medical Journal, 1972;3:5669.
  7. Özalp İ, Coşkun T. Protein enerji malnütrisyonu. Tunçbilek E. Çocuk Sağlığı Temel Bilgiler Ankara, Yeniçağ Basın Yayın San; 1991;105-18.
  8. WHO. Somalia Health Cluster Bulletin; 2011
  9. OCHA. Somalia Famine-Drought Situation Report; 2011
  10. FAO. The Horn of Africa: Drought and famine crisis; 2011
  11. WHO. Mental Health and Psychosocial Well Being among Children in  Severe Food Shortage Situations. 2006.
  12. OCHA. Somalia Famine Drought Situation Report No 11; 30 August 2011
  13. T. S. Sathyanarayana Rao, M. R. Asha, B. N. Ramesh, K. S. Jagannatha Rao. Understanding nutrition, depression and mental illnesses. Indian Journal of Psychiatry. 2008 Apr-Jun; 50(2): 77–82.
  14. Neal D. 1997.Reconsidering The Phase Of Disaster. International Journal of Mass Emergencies and Disasters; August 1997, Vol. 15, No. 2, pp. 239—264.
  15. Hann N. Devereux S. Maxvell D. Global impications of Somalia 2011 for famine prevention mitigation and Rresponse. Global Food Security; 2012
  16. Maxwell D. Another humanitarian crisis in Somalia learnin from the 2011 famine. Feinstein International Center; 2014
  17. C. Ozge Karadag, A Kerim Hakan. Ethical dilemmas in disaster medicine. Iranian Red Crescent Medical Journal; 2012 14(10): 602–612.
  18. Lautzea S, Bella W,  Alinovi L,Russo L. Early warning, late response (again): The 2011 famine in Somalia. Global Food Security; 2012
  19. Mathúna D, Gordijn B,  Clarke M. Disaster bioethics: normative ıssues when nothing is normal. Springer; 2014. p.3-7